taşıyıcı derken? taşıyıcı mı bağışıklı mı? ben bağışıklıyım mesela ama bu tam olarak hastayım bende virüs var gibi birşey değil. o mikrobu almışsın -ki neredeyse sağlık sektöründe çalışıp almayan bulunmuyor- fakat hasta olmamışsın vücudun yenmiş demek. yani bir nevi aşılı olma durumu. aşıyla gelişmesi gereken bağışıklık bizde kendiliğinden gelişmiş.
önce tam ne olduğunu öğren. öpüşmekle de geçmez birbirinizi yemediyseniz öpüşürken...

Taşıyıcı derken çekiniklik gibi birşey vardı sanırım .

başımdan geçen olay çok yeni testlerde hemen çıkar mı? bilmiyorum. yemek derken frenchkiss ten bahsediyorsan evet olabilir.

gastroenterolojiyi randevu vermiyorlar, doktorun sevk etmesi gerekiyor. enfeksiyon hastalıkları bölümüne randevu aldım. bakalım doktor ne diyecek?

daha önce buna benzer bir konu açmıştım. fezla detaylara girmeden belirteyim. öpüşmekle hepatit b'nin bulaşabilmesi %1'lik bir ihtimaldir. her ihtimale karşı bir doktora gitmeniz en doğrusu elbete ancak içinizi rahat tutun. 6 ay sonra kontrole gelmenizi isteyecektir doktor sizden. kesin netice o zaman belli olur.

Tabii ki aşı yaptırın...

genelleme yapmak yanlış oluyor.

Benimki daha ofansif gibi olacak ama, kadınların olgunlaşamaması diye bir şey var maalesef bu ülkede. Sebep olarak sayılabilecek bir ton etken var. Dolayısıyla burada tek suçlu kadınlar değil.

Ama aynı zamanda bir de 30 yaşından sonra daha da çocuklaşan kadınlar gördüm, tanıdım, tanıyorum.

Olgun, kültürlü, aklı başında olanlarımız var ama maalesef yok denecek kadar azlar, bu yüzden gözümde çok değerliler. Bi tanesini bulabilirsem ömürlük arkadaşım yapacağım.

işyerine yeni bi herif aldılar. 24 yaşında, mühendis, yüksek yapıyor falan. boş birisi değil tahminim. ama muhabbetini bi görseniz çocuk la bildiğin. konuşmalar falan saçma sapan. hadi 20 yaşına kadar çocukluğu atamıyor bu erkekler de 25 yaş da az değil boolm. şöyle etrafıma bakıyorum da 30 yaş altı genel anlamda böyle. 30 yaş üstüyle her anlamda seviyeli muhabbetler yapabiliyorsunuz, yeminle tatlı geliyor muhabbetleri.

dogrudur.

Daha beteri bizim icin gecerli degil mi ya? 25 yasindaki hatunu karsima alip konusabiliyorum ama 25 yasinda adam sanki benim 12 yasimdaki halim gibi geliyor.

Yas ilerledikce gencleri begenmemek normal sanirim.

o 30 yaşına kadar olgunlaşamamış dediklerin 30 yaşından sonra da aynı muhabbetleri yapıyorlar. bunun yaşla değil, kişilikle alakası var ve bazı insanlar sahiden çok basitler.

30 yaşında kadınım önce bunu diyeyim de :)
bunun cinsiyetle yaşla çok alakası yok..artık gençler neredeyse hiç bir yokluk sıkıntı görmeden, suya sabuna dokunmadan, pamukların arasında büyüttüğümüz fasülyeler gibi büyüyorlar.
-misal şimdi 12 yaşında kaç çocuk valinin kapısına dayanır bana burs verin yoksa okuyamayacam diye?-
olgunlaşmama yaygın bir durum.

erkekler birak 30u olene kadar gerizekali bir futbol muhabbeti yapiyor ona bakarsak. kari kiz muhabbetine deginmiyorum bile. yok suna ne kayarim yok su ne sikilir.. muhabbet bu. futbol. kari kiz.
boyle olan da var olmayan da.. kadin erkek olayi degil yani

not: erkegim

"Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel iste, onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. Erkek, akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerinin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise, henüz on sekiz yaşlarında... Fakat kadınların durumunda bu çok zayıf ve dar sınırlar dahilinde gerçekleşir. Bu sebepten ötürüdür ki kadınlar, bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar, çünkü her zaman içinde bulundukları ana sıkı sıkıya bağlı kalarak sadece kendilerine en yakın olanı, olmak üzere olanı görürler."

aşka ve kadınlara dair - artur schopenhauer

(bkz: haters gonna hate)

Burcun ne? Sorusunu her yaşta soruyorlar ama onu napacaz :( bu ne mantık ya.

Yaşla genelleme yapmak yanlış olur. Çocuk yaşta bile, genç, 20lerinde ve 30larında çok olgun insanlar gördüm. Buna karşılık 50 küsür yaşına gelmiş birsürü dallama da var. Yaşlı olmak, ya da üniversite bitirmek, yurt dışında master doktora yapmış olmak bazı tecrübeler kazandırıyor olsa da insanı olgunlaştıramayabiliyor. Eşşek-semer menkıbesi...

Şu genelleme doğru olabilir. Olgun insan çok az var.

Değerini bilmek, değerini vermek lazım bulursanız.

Edit: @kargn 'a katılıyorum yeni nesilin komple mal olduğu konusunda.

yeni nesil komple mal. (30 yaşındayım henüz)

bugün 2o-21 yaşlarında (üniversiteye yeni başlamışlar bağıra bağıra sohbet ediyolardı ordan anladım) 2 tane kıza denk geldim metroda mecidiyeköyde inicektim osmanbeyde inip yürüyerek gittim bu yağmurda. o kadar iğrenç akıla sahipler yemin ediyorum

genellemeye katılmak kolay olmasa da kadınların çoğunun "biz kadınlar, erkeklerden daha çabuk olgunlaşıyoruz" yalanına inandıkları yadsınamaz bir gerçek.
(schopenhauer'ün askerleriyiz)

arter anost. (anostomozu= arterlerin birleşmesi) var. KC'in bir kısmı (sol lob, caudat lob) nakledilmiş.
aradakini çözemedim henüz. biraz daha büyük olsaydı foto, net gözükmüyor. ... altında yapıldı diyor. muhtemelen anatomik bir yer belirtmiş, ameliyat tekniği açısından. tam vakıf değilim.

ameliyat mersedes insizyonuyla yapılıyor anatomik yer belirtecek ameliyat tekniği hiç bahsedilmemiş (bahsede ede burda ettilerde bilmiyorum tabi)anestesi altında desem o da daha sonra bahsediliyor...
ACABA MİKROSKOP MU??

endoskopi?

karaciğer ameliyatı bu herşey açıkta :) laparoskopi ya da endoskopi gerektirecek bişey yok :)
anastomoz ise mikroskopla yapılabilir bişey diye mikroskop dedim ?

vfs'ye başka bi yerden girince devlet daireleri için bunu diyo, iyice kafam karıştı

Pasaport (Temdit süresi en az 6 ay olmalıdır.)
Vize Başvurusu Formu (37.soru ve 2 adet vekaletname imzalanmış olmalıdır.)
Gidiş amacını belirten, Federal Fransa Başkonsolosluğuna hitaben yazılmış dilekçe.
Arka fon beyaz olarak ve yeni çekilmiş 2 adet vesikalık fotoğraf.
Bağlı bulunduğu makamdan onaylı, çalıştığına dair görev ve izin yazısı
Hesap hareketleri ve bakiyesi bulunan, güncel tarihli banka hesap cüzdanları.
Resmi kurum görev kimlik kartının önlü ve arkalı fotokopisi.
Son 3 aylık döneme ait maaş bordrosu
Var ise tapu fotokopileri.
Var ise araç ruhsat fotokopileri.
Seyahat sağlık sigortası.
Uçak ve otel rezervasyonu.
Kimlik fotokopisi.

ulan ben onlarca vize almış insanım, niye bu sefer böyle heyecanlandım

kurumuna git vize alacağım bana gerekli evrakları ver de onlar verirler.
Önemli olan şey işverenin verdiği antetli yazı seyahat sigortan ve rezervasyonların.
Önceden aldıysan bununda bir esprisi yok bana ve eşime turistik vizeyi 3 günde verdiler hemen.

memurlar maaşlarını peşin alır. yani maaşı alır sonra çalışır. hesabına yatmıştır bi bak.

devlet memurlarından istenen evraklar (en azından geçen ay benden bunları istediler sadece)

işyeri görev yazısı (okul idaresi verir)
yurt dışı çıkış izin istek formu (doldur okul idaresine ver, üst yazıyla birlikte ilçe mem'e gönderecekler oradan onaylı belge gelecek)
son 3 aylık maaş bordrosu
hesap cüzdanı fotokopisi (ya da hesap detaylarını gösteren bankadan bir kağıt)
varsa öğretmen kimliğinin fotokopisi
geri kalanı zaten pasaport fotoğraf vs.

vergi levhası, resmi gazete vs falan özel sektör çalışanları için. (onları da eşim toplamıştı oradan biliyorum)

Vergi Levhasıkopyası.
Resmi Gazete kopyası.
İmza Sirküleri kopyası.

bunlar özelde çalışanlar için. sen işyerinden -mesela hastaneden- bordro alacaksın. bi de müdüründe o tarihlerde izinlidir diye yazı alacaksın.

hicri?
google'dan ingilizceye çevirdim mardini fetihlerinden bahsediyor tarih olarak mantıklı geldi
fransızca sıfır bu arada

evet hicri bana da mantıklı geldi şimdi
fransızca kısaltmalar listesinde bulamadım, bu da zaten çeviri bir metin gibi.

yok evet, mantık doğru, hicri takvimden bahsediyor. ama mesela ilk cümlede kabaca şöyle diyor: "19 H.'den (640) beri Araplar, Tur Abdin ve Dara'yla beraber Mardin kalesinin de sahibidir." "19 hicriden beri" anlamsız kaçıyor haliyle burada. 640 yılı 19 H.'ye tekabül ediyor, onun ne olduğunu bulmaya çalışıyorum.

hicret miladi takvime göre 622'de gerçekleşmiş. 622+ 19= 641 yani (ay farkları var ama) kabaca hicri 19. yıl = miladi 640. yıl oluyor.
hicri 19. yıldan beri, miladi 640. yıldan beri....

evet işte öyle yazınca mantıklı:) ilk sefer algılayamamışım resmen
araplar ne zaman mardin kalesine sahip olmuşlar, onu bir teyit edeyim nolur nolmaz.
teşekkür ederim!

Ne kadar kasarsan o kadar ilikşi kısa olur bunu bilir bunu söylerim, eğlenmeye ve birbirini sevmeye çalışmak lazım. Ben kimseden kıskanmam ama ilgisiz de kalmam.

insan kıskanır genel olarak ama kardeşinden kıskanmak sorunlu bir kişinin davranışıdır.

çocukken, yani ergenliğin başlarında falan, "sevgilim kalabalık otobüse bindiğinde başkaları değecek/dokunacak" diye ağlamışlığım var.

artık hiç kıskanç değilim ama. güvenmiyorsam zaten birlikte olmam. hem kendime hem de ona güvenirim. aldatacaksa her türlü aldatır, bunun için kasmanın lüzumu yok.

twitter geyiği olarak kıskanmayan erkek gitsin tayt giysin derim. ama abartmadan,karşındakini boğmadan. tv'de beğenilen bir oyuncuyu bile kıskananlar var, o kadar da değil.

aileden kısmanmam aile konusunda sınırlarım engin

onun dışında akla gelebilecek herşeyden kıskanırım ama çoğunlukla susarım, trip yapmam. kendi kendime kıskanıyorum ben zararsızım.

Annesinden, kardeşinden, ailesinden vs asla hiçbir şekilde kıskanmam. Böyle bir saçmalık yok.

Bir kıza baktığına ya da o kızla benim hoşuma gitmeyecek herhangi basit bir şey yaptığına şahit olursam; burada da tepkim "kıskanmak" değil, "kızmak" olur. Bu yapılan şeyin dozuna göre kendisinden soğumama, gözümden düşmesine sebep olur hatta.

Şimdi şöyle bir düşündüm de, çok kıskanç değilim sanırım. Ben daha çok benden ayrı geçirdiği zamanı kıskanıyorum. Neden ben değil de bi başkası şahit oluyo o ana diye. :D Onun dışında yok bi kız bakmış, yok başka kız iltifat etmiş, diğeri beğenmiş cart curt, bunları kıskanmam; sorun çıkarmam.


Ek: Seven insan muhakkak bir yerde kıskanır. Tutku ve bazı kıskançlıklar da iyidir, ilişkiyi canlı tutar. Mühim olan, kıskançlığın kısıtlamaya dönüşmemesi.

Kendi arkadaslarimla kesinlikle tanistirmam mesela. Onun erkek arkadaslarindan kiskanmam fakat kiz arkadaslarindan her turlu kiskanirim isterse 8-10 yillik arkadasi olsun. Asiri kiskancim malesef yapimdan herhalde ama bunu karsi tarafa caktirmamaya calisirim. Kotu bir sey kiskanmak, yani bu kadari. Beni de 7/10 falan kiskanmasi hosuma gider maksimum. 1, 2, 3, 4/10 kiskancsa ciddi dusunmem bile dkjdha

kıskanmam, kıskandırtmam. fakat benimle geçireceği zamanı telefonla arayarak falan bok eden arkadaşları için sabrımın sınırlarını birkaç defa zorladıktan sonra esip gürlerim. bütün gün beraber olduğun iş arkadaşınla arayıp tam yemek yenecek, film izlenecek saatlerde 2 saat konuşmanın mantığı ne allah aşkına?

Kiskanirim. En yakin arkadasindan kardesinden kiskanmadim ama annesinden kiskanabilirim.kimle daha samimi ve fazla vakit geciriyorsa kiskanilabilir

beni kiskanmasi hosuma gider gittigi icinde kiskanmiyor .

bana gore kardesinden kiskanmasi normal baskalari anormal bulabilir sasirmam.benim icin olasi.

benimle ilgileniyor ve duygusal olarak tatmin ediyorsa kıskanmam, yoksa kıskanırım

takip edilen gebeliklerde annenin kan testleri yapılır: bu testler kan grubu, kan (-/+) uyumsuzluğu için, ayrıca tam kan sayımı yapılır bu testlerde HIV ve hepatit de bakıyorlar...B12 filan bakılır herhangi bir riski olmayan gebeliklerde başkaca ekstra bişey yapmıyorlar. riskli bişey varsa o ayrı dava.

gelelim şimdi sorunlu yere: sevgili sağlık sistemimiz rutin kan testlerini bile sınırladığı için doktor yazsa bile son 3 ayda başka test yaptırmışsanız maalesef hemşire kanınızı almaz (sadece ödemesi olan testler için kan alır) ve testler eksik kalabilir. yaşadım biliyorum.

böyle bir salaklık yaşanmadığı sürece evet rutinde baklır ve yeterli zaman geçmişse kan testinde HIV + ölçülür.

Peki testler yapılmasına rağmen Hiv bulaşmış olsa bile 9 aylık süreçte testlerde çıkmama ihtimali var mıdır?

diyelim 1. ayda bir kez yaptırdı negatif çıktı 9.ayda bir daha baktırdı kesin pozitif çıkar. teorik olarak konuşuyorum tabi. böyle rutin yok

Peki rutin kontrollerini yaptıran gebe bir kadının olağan yaşamında böyle bir durumla karşılaşması söz konusu mudur?

ben hamile değilim mesela :) zaten olağan yaşamda başıma geldi anlattığım şey
HIV virüsü ve genel olarak virüsler enfeksiyonun bulaşmasıyla kanda tespit edilir hale gelmesi arasında bir zaman dilimi gerektiriyor. bu süre ne kadardır ? onun tam bir kesinliği yok. 10 gün de olabilir 6 ay da olabilir.

Gebeliğin ilk kontrolünde yapılması gereken tarama testleri arasında. Anti hiv bakılır yani. Doğum zamanına kadar tekrarlanmasını gerektirecek bir şey olmazsa (hastanın şikayetleri önemli) tekrarlanmaz. Eğer böyle bir şüphe varsa anne, bebek, doktor, hastane personeli ve diğer hastaların sağlığı için mutlaka tekrarlanmalı tabii. Şüphe yoksa test yapılsa bile negatif olarak sonuç alınabileceği pencere dönemine denk gelebilir.

malta

budapeşte, 24

16, paris

istanbul - denizli. daha birkaç ay önce. yaş 28.

Binmedim, hiç fırsat olmadı, ben de merak ederim ama son bir kaç yılda birden bire başlayan bir yükseklik korkum var önceden yoktu, bu uçağa binmeme engel olur mu vs. diye düşünmekteyim..

19, strasbourg
şu an 24 ve saydım da toplamda 6 kez binmişim.

13 Yasimda Istanbul, Turkiye'ye geldim

budapeşte, 20

Ankara,24

15 yaşında eskişehir-istanbul

6 aylıkken binmişim ilk. istanbul-trabzon.

Anne karnindayken turkiye-almanya. Onun disinda ilk defa haftaya bosnaya giderken binecegim cok heyecanliyim vuu, yas 18

Ankara ,22

23 - Amsterdam

quatar, 20

bide tarım uçağına bindim o daha zevkli

ilk yurtiçi izmir 27
ilk yurtdışı paris 29

başkasını boşver, plan yap kendin için. "çalışmaya başlayınca 3. maaşımla haftasonu yunanistana gidicem"gibi.

19, frankfurt. dönüp dolaşıp 10 yıl sonra tekrar gittim :D

ankaradan diyarbakıra, 6 yaşındayken

şu an 24 yaşındayım, ilki hariç hepsi yurtdışı, kaç kez bindiğimi saymadım.

18, istanbul

amerika, 14 yasinda

17, hollanda.

benimde ilk ucusum malta...hatta tum ucuslarim yurt disi ucuslari oldu..daha ic ucus gerceklestiremedim..

İlk Ankara - Adana oldu. Geçenlerde saydığımda totalde 60 kere falan binmişim. Yaş 24

su yolunu bulur.

sen türkçe, eşin kendi dilinde konuşacak. beraberken de ingiilzceyi konuşacaksınız. çocuk alışır.

3 dil konuşabiliyorlar. dont panic.

babası ingiliz annesi türk bir arkadaşım vardı, çocuk çatır çatır iki dili de konuşuyordu. evde sadece ingilizce konuşuyorlardı. sonuç olarak mümkün hem sizin dilinizi, hem de eşinizin dilini öğrenmesi.

o cocuk 3 dilide ögrenir, hangi ülkede yasiyorsa bir de o dili ögrenir, sansli olur baya dil konusunda.

cocuklara dil ögretmekle ilgili bazi kitaplar var, onlara bi bakin, tam bilemiyorum ama cocuk dogal yoldan ögrenir zaten hepsini bence.

Acikcasi benim biraz aklim almadi, siz bile su an 3 dile hakim degilsiniz, cocuk nasil olacak?

siz yalnızca türkçe, eşiniz de yalnızca kendi dili ile konuşması gerekli.
evet bebeklikten duymalı ve bu konuda kesinlikle tutarlı olunmalı.
ingilizce kısmından emin değilim. (yani evde ikiniz ingilizce konuşuyorken çocukla da ingilizce konuşulmalı mı yoksa kendi dilinizde mi konuşulmalı o kısımdan emin değilim.)
ama bu konuda yazılmış çok şey var.

yersiz panikliyorsunuz. çocuklar dili duyarak öğreniyorlar. hangi dil olduğu ya da kaç dil olduğu o kadar önemli değil. önemli olan o dili konuşan kişinin yalnızca o dilde konuşması çocukla.

çocukların dil öğrenmesi ile yetişkinlerin yabancı dil öğrenmesi aynı şey değil.

@idinonthave, bir dili ( kendi adıma) 30'dan sonra öğrenmek ( anadil seviyesinde) birkaç yılı alıyor.

bence herkes sadece bildigi dilde konusmali cocukla.(bir de ingilizce belki)

bok gibi almancalariyla cocuga almanca konusan turkler gordum, icler acisi.
yasanan yerin dilini zaten kendiliginden ogrenecek. aile de digerlerini ofretmeli.

@idonthaveausername o çocuğun kapasitesi senden benden bin kat fazla. büyüdükçe öğrenme kabiliyetimiz azalıyor yani.

Hmm anladim tesekkurler bilgilendirme icin. Oyleyse ben de öğrenebilir diye dusunuyorum

Hiç panik yok! 5 sene sonra bugün, 4 dil konuşuyo olacak. Ama tutarlı olacaksınız. Sizle Türkçe, babayla atıyorum Rusça, arkadaşla atıyorum Almanca konuşacak, bi de İngilizce olacak, zâti, o kaçınılmaz...

Ben de bir ornekle geleyim madem. Turk anne, hint baba. Anne ve bakici cocukla turkce konusuyor, anne ve baba cocukla ingilizce konusuyor, baba da cocukla yalniz kaldiginda hintce ve arapca konusuyor (anne arapca bilmiyor, hintce az, baba 4 dile de fazlasiyla hakim)

Cocuk 5 yasinda. Birisiyle bir dili konusuyorsa kesinlikle ama kesinlikle bildigi diger uc dilden bir kelime kullanmiyor. Ornegin ananeyle sadece turkce, ogretmenle sadece ingilizce vs... benim cocukla tanisma zamanim geldiginde annesi dedi ki "karsisina gec ama hicbir sey soyleme, gozlerine bak" gittim, baktim, bana uzun uzun baktiii baktiii ve "hi!" dedi :) "len" dedim ben de "ingilizce konustuguma mi karar verdin?" Guldu soyle bi kafasini geri atti "yaa kandirdiniz benieeaa" diye... inanilmaz sevimli bir olay. Babamla da muhabbete "selamun aleykum" diye girmesi ayri bir komik.

bu durumda çok arkadaşım var.
çocuklar hepsini çatır çatır konuşuyor. yalnız ilgilenmeniz lazım.
misal kötü örnek ama benim hocam macardı, eşi hırvattı, ingilterede evlenmişler. ilk kızı ingilterede doğmuştu almanyada tanıştık biz. kız resmen şapşala dönmüştü. zira nasıl yaklaşacaklarını bilememişler ve sallamamışlar çocuğu pek (akademik kariyer derdi!)
diğer çocuklarla ilgilenildi -hem kendileri hem biz, anneanne vs- okulda almanca-ingilizce evde hırvatça-macarca gayet oldu. hepsinde roman okuyabilecek kadar.

birini veya ikisini sonradan da öğrnebilir. Gerekli ortam sağlandığında çocuklar ortalama 8-10 yaşlarına dek çok hızlı dil öğreniyorlar. özellikle bişy yapmanıza gerek yok. doğacağı yer neresiyse o dili öğrensin önce.
Lisedej baba türk anne franszı bir arkadaşım vardı, 6 yaşına dek fransa'daymış ve baba da hiçbir türkçe öğretme girişiminde bulunmamaış, 6 yaşında anasınıfını burada tamamladıktan sonra türkçeyi de zehir gibi öğrenmiş.
Siz de madem ing.de büyüyecek ya da bir süresi orada geçecek, kasmadan bırakın o dili öğrensin. Sonra örn. yaz tatilini vs. annenizin yanında geçirir vb. öğrenir bir şekilde türkçeyi de. Ama üçüncü dili bilemiyorum.
"çocuklarda dil gelişimi" "çocuklarda dil öğrenme" gibi başlıklı makaleere göz atarsanız daha çok fikir sahibi olursunuz, hem paniğiniz azalır bu konuda.

Sıkıntı yok. Çocuk trilingual büyüyebilir gayet de iyi olur. Çevremde çok örneği var bunun. Sadece herkes kendi dilinde ısrar etmeli ki iyice otursun. bu kadar.

tüm cevapları okudum ve ekliyorum. doktoru salla sen şimdi, lingustic klinikler var, bulunduğunuz yer neresi bilmiyorum ama ülkede mutlaka vardır birkaç tane. onlardan birine gidin, derdinizi anlatın. size şunu söyleyecekler; çocukla her ebeveyn kendi dilini konuşsun. ebeveynler konuşurken ise ortak dillerini konuşsunlar. bu şekilde çocuk 3 dile de hakim bir şekilde büyüyecektir. bazen farklı kelimeler ya da yapılar kullanma durumu ile karşılaşabilirsiniz, o da doğaldır. panik olmayın.

dilbilimci ile mutlaka görüşün. size seve seve yardım edeceklerdir, hatta sizden araştırmalarına yardımcı olmanızı bile isteyebilirler.

ben de bir ornek vereyim, baba dutch, anne turk, kari-koca ingilizce anlasiyorlar. cocuk anneyle turkce konusuyor, babayla dutch konusuyor, anne-baba-cocuk muhabbet ediyorlarsa ingilizce konusuyorlar.
burada onemli olan ebeveynlerin tavri, dutch baba diyor ki "oglan bana "baba" derse donup bakmiyorum, boylece "baba" kelimesinin benimle knustugu dile ait olmadigini anliyor, bu sefer "papa" diyor ve ben donup bakiyorum"
ayni sekilde ucu bir arada ingilizce konusurken cocuk annesine donup turkce bir sey soylediginde, anne cocugun sorusunu ingilizce tekrar edip cevabini oyle veriyor.
3 dil boyle ogrenildikten sonra yasayacaginiz ulkede oyun gruplari vs'ye giderek de o ulkede konusulan dili kolayca ogrenecektir.

oynayabilme yeteneğine bakmadan
tuba büyüküstün
begüm birgören
özlem conker

(bkz: Deniz Arna)

saadet ışıl aksoy

merve sevi

tuğçe kumral

brunette yani koyu saç beyaz tenliler

algı eke
merve boluğur
hazar ergüçlü
funda eryiğit

koyu tenliler

berrak tüzünataç
feride çetin
billur yazgan
yüsra geyik

asli tandogan

kromozom bozuklarının bir kısmında kadınların üreme yeteneği azalır/yok olur- kast ettiğin buysa genetik evet.
yumurta sayısı-kalitesi yetersizdir olgunlaşmaz (çatlamaz) yani sperm-yumurta buluşması hiç gerçekleşmez, yumurtanın (döllendi varsayıyoruz) rahme tutunmasında sorun vardır, dış gebelik oluşur, rahimde şekilsel bozukluklar vardır, vb. sebeplerle çok erken dönemde gebelik (tam gebelik değil aslında bu sadece yumurta döllenmiş) sona erebilir.
ha tabi bi de rahmi hiç olmayan kadınalar filan da var az sayıda da olsa.

örnek çeviri isteyen yerler genelde kendileri bir metin gönderebiliyor -isterseniz örnek yapabilirim diye belirtebilirsin.
Ben açıkçası örnek iş yapacak vakit bulamıyorum. Kendi yaptıklarımdan gönderiyorum (çeviri, redaksiyon, son okuma hepsini yapıyorum ama edebi değil çok farklı bir alanda)

caps ver caps.

kilolu değilse yüzün - bak oval mi demiyorum - kilolu değilse dar alınlı da olsan yakışabilir. kendin az çok evde saçlarını öne atarak denemeler yapabilirsin. çok istiyorsan da kestir, en kötü uzayana kadar tokayla tutturursun.

Yok kilolu değil ama yuvarlak.

caps verirsen daha rahat cevaplarız. silersin geri nolcak.

bence kestirme emin olamıyorsan. ben bi kere kestirdim, alnım geniş yüzüm oval ama bana da olmadı. o kahküller uzayana kadar neler çektim ben biliyorum.

benim de alnım dar içimde kalmasın dedim yaptırdım çok tuhaf bişey oldu :) yalnız bir avantajım var saçım çok hızlı uzuyor 3 ayda o kahküller çeneme ulaştı neredeyse. sadece 1-2 ay kahküllü kullandım saçı.
yaşın gençse, kahkül kestirince 1 sene öyle kullanmak zorunda kalmayacaksan yaptır içinde kalmasın.

Caps verdim. Burada saçım topuz olduğu için alnım biraz daha geniş duruyor ama.

bence kahkül çok çirkin olmaz ama yoğun kahküllerden yaptır.

t3.gstatic.com al bak benzeşiyorsunuz da biraz.

alnının neresi dar sorması ayıptır? bir de tıklememıs yıne dedıgıme gelmıssın bosuna mı caps dedik sana?

kahkul yakısır, guzel olur.

Tamam kestiricem kahkülü. Fino gibi olmam inşallah :)

saçınızın arkasından bir tutamı öne getirip kahkül yapın, bakalım yakışıyor mu :)

türkiyede tüm ikinci kademede öğretmenlik yapma hakkı elde etmek için ya pedogojik (yani eğitim fak. kastediyor) 4 sene okursun ya da başka bölüm okuyup kısa süren bir formasyon sertifikası alırsın böylece akademik eğitimin tamamlamış olursun. sonra da 1 yıl stajer öğretmen olarak çalışman gerekir.
diyor kısaca.

Sıkıntı yok, yalnız değilsin.

yalnızsın.

ömür boyu yalnız da kalabilirsin. alışveriş sevmeyen kadın mı olur...

ben de hıc sevmıyorum, zorla arkadaşlarım çıkarırsa da hemen mağazada ılk bulduğum koltuğa oturuyorum, onlar çıkarken benı alıyolar oradan

alnından öpülesi, var mı senin gibi kızlar ya. uzat o mübarek alnını. helal olsun. şaşırmadım değil hani.

sizin varlığınız bizim inancımızı arttıyor.. Artık sizin gibilere rastlanmıyor

benimle evlenir misin?

erkekler oo ne şahane harika, aranan özellik demiş de. alışveriş yapmadan giyinme işini ne yapıyorsunuz? okula-işe giderkenle akşam sevgilinizle buluşurken aynı kıyafetleri mi giyiyorsunuz. siz alışverişe çıkmadan şu ünlülere yaptıkları gibi direk eve mi getiriyorlar kıyafetleri? aynı tişörtten 10 tane alıp haftanın her günü birini giyerek mi giyim sorununuzu çözüyorsunuz?
duş lifi, şampuan, vücut kremi, duş jeli, parfüm, ağda gibi ihtiyaçlarınızı anneniz mi alışverişe çıkıp alıyor?
biriyle buluşurken daha özenli giyinmek istediğinizde, alışverişi sevmiyorum diye eşofmanla mı gidiyorsunuz? her sene hiç değilse bir kaban, bir ceket, iş görüşmesi vs. için bir etek ceket takım, bir kaç kot almak gerekiyor hadi bunu zoraki yaptınız, her gün üzerinize giyecek kazak ve tişörtler, yazın deniz zamanı gelince havlu, bikini/mayo ve terlikler eve mi ışınlanıyor?
ay ben hiç alışverişi sevmem, hiç işim olmaz diyorsunuz da, o zaman kıyafetlerinizin ve kişisel ihtiyaçlarınızın geldiği sihirli deliği bize de söyleyin, biz de mal gibi en azından biribirine uyumlu bir çanta ayakkabı olsun okula giderken giymelik günlük diye o 'off boğuluyorum' avm lerde dolaşmayalım?

konuyla ilgili özel olarak; yaptığınız şey bana mantıksız geldi.
ev eşyalarını kendi seçmeli insan.. sonuçta kullanacak olan sizsiniz.
genel olarak; mağaza ve ürün çokluğu insanı bir yerden sonra yoruyor. kafa karıştırıyor. o yüzden mümkün olan minimum mağaza sayısında toparlamaya çalışıp işimi bitiriyorum.

benim de soğuk terler dökmeme neden oluyo. avm büyük işkence, haftasonu hele ki. yo dostum

yalnız değilsin ben de oldum olası sevmem. ailemin yanından taşınınca anladım, ben başkasıyla alışverişe çıkmayı, iki saat olur mu olmaz mı tartışmayı, kendi işin yetmezmiş gibi bir de başkasının işini halletmesini beklemek zorunda olmayı sevmiyormuşum. şimdi özellikle kıyafet alışverişine hep kendi başıma gidiyorum. ister bir-iki yere bakıp çıkıyorum ister detaylıca geziyorum. çok daha keyifli ve amaca yönelik oluyor.

@alice practice, alışveriş sevmiyorum dedim yoksa hiç yapmıyorum değil tabi ki..
kıyafet olayı: lisede aldığım kıyafet/ayakkabıyı hala giyebiliyorum. ufak tefek olmakla alakalı olabilir. plaza kadını değilim. eskiden yurtdışında doktora yapıyordum. şimdi home-office çalışıyorum. ne giydiğim kimsenin umrunda değil...ama kötü giyindiğimi düşünmüyorum. Mevsim sonunda, güvenparkın oralarda mesela birini beklerken veya otobüsten inip eve dönerken, yahut arkadaşlarım/kardeşim alışverişe sürüklediğinde bir mağazaya girip alıp çıkıyorum. 5 dakika sürmüyor benim giysi alışverişim. Bana şu tonlarda şu model bir elbise lazım diye alışverişe çıkıp akşama kadar onu aradığım hiç olmadı. Düğünlerde giyeceğim elbiseleri ,şık iş kıyafetlerini filan ucuz görüp beğendiğim an alırım, belki 2 sene sonra giyerim. ayakkabı-çanta da keza. Tabi bir de şimdi param yok sonra alayım gibi bir olayım hiç olmadı benim...en azından 10 yıldır olmadı hep çalışıyordum çünkü ve hiç de çok fazla paralar vermem son anda bişey almam. Modayı bilmiyorum hiç takip etmedim. arada yurtdışına çıkınca da mutlaka sevdiğim yerlere uğrayıp bakıyorum. Sevdiğim veya ilk kez gittiğim bir şehirde sokaklarda kaybolarak dükkanlara girip çıkabilirim mesela bu sorun değil hatta eğlenceli bile oluyor.
kimseyle buluşmaya eşofmanla gitmedim, emin olabilirsin ama katalogdan fırlamış gibi de gezemem :) okuldayken (ki ben mezun olalı 8 sene oldu) kampüste yaşıyordum 2-3 haftada bir reale gidiyordum. o kadar (bilkent).
evin ihtiyaçları için alışveriş yapıyorum tabi ki yalnız ben pazara veya pazar gibi reyonu olan marketlere gidip elimle seçmeyi seviyorum mesela AVMler beni boğuyor.
ağda vb. ihtiyacım yok lazer epilasyon. krem jel vs. için takıntılı değilim ki marka/özel bişey kullanmıyorum evin altındaki marketten de alırım -zaten genelde kampanya olunca stok yapıp uzun süre kullanıyorum- bunun için giyinip kuşanıp alışverişe gitmem gerekmiyor hiç şampuanım bitmiş gidip alayım demedim daha. ki 15 senedir saçım belimde neredeyse.
günlük hayatımda makyaj yapmıyorum...bin tane tonik, temizleyici, krem vs almıyorum çok temel şeyleri tüketiyorum.
denize gitmedim bu yaz ama bikinim var 2-3 tane var galiba niye her yaz bi tane alayım ki?
ben sizi çok iyi anlıyorum zira kızkardeşime de sorsam aynı şeyleri söyleyecek sizinle. fakat son tahlilde giydiğimize, yediğimize, içtiğimiz, görünümümüze bakarsak ben arada büyük bir fark da görmüyorum...anlamadım ki.

ben de sevmem. ihtiyacim olunca bir seye sirf onun icin cikar dolanirim. ama bos zamanim varsa hadi gidip avm dolanayim demem. oyle cok kiyafet de almam. iki pantolonla idare edebilirim. manken gibi giyinmek, giydigim her seyi renk olarak uydurmak zorunda degilim ben. iki spor ayakkabisini degistir degistir giyerim. sikinti da olmadi su zamana kadar. bir sey lazimsa alinir. artist gibi giyinmenin giyinmek.zorunda oldugunu dusunmek sacmaliktan ote degil benim icin. ustelik herkes onca para bayip kendini adam gibi gosterebilir ama sirf o insanlarin varligindan dolayi da giyimi cok sallamam ben. aynen bazen de esofman giyip sokaga cikiyorum. ne lazimsa iki uc.parca ondan olur. bitti. bizdekiler renk renk desen desen ugrasiyor, gorende modaci sanar. selametle diyorum onlara.

@nax, ev ailemin. Eşyaları da benim kullanma durumuma göre değil kendilerine göre aldılar. yoksa dediklerinizde haklısınız. sadece benim olan evler de kurdum (doktorada filan) herşeyi kendim seçtim, diktim, yaptım :) ama bu kadar yine gezmemiştim... Herşey birden olsun, hepsi olsun, dükkan dükkan gezilsin değil de yaşaya yaşaya, sindire sindire olmasını seviyorum ev eşyalarının.

@ niye ama on numara cevap olmus, bayildim cevabiniza. ve +1 diyorum.

harika bi özellik bence. insanlar kıymetini bilmeliler.
Başının ağrımasının sebebi de kapalı mekanda havalandırmanın kalitesizliği, ikincisi çoğunun elektrik tesisatı alttan geçiyor, o kadar kablo ve elektrik de manyetik alan oluşturuyor, bu da baş ağrısı yorgunlık vs.ye sebep oluyor.
Bunları gerekçe gösterek onları da açık havadaki çarşı pazara da alıştırbilirsin belki:)

Var, ben
Arkadaşlarla dışarı çıktığımızda pazarlık yaparım, eğer mağaza vitrin bakacaksanız gelmiyorum ben diye.
bir şeye ihtiyacım varsa nerden alacağımı öğrenir gidip alır çıkarım 5 dakkada.
Mecbur kaldığım durumlarda da saçımı başımı yolarım sıkıntıda alışverişte. Siz bakın ben şurdaotururum derim saklanırım bi yerde.

@ innerbliss, sorma benim çok yakın 2 erkek arkadaşım var illallah ettiler benden artık. İkisi de çok seviyor ya bi de giyip giyip çıkartıyorlar o kıyafetleri... Sabırsız bi insan da değilim aslında ama hakketen çatlıyorum. Ben pazarlığı şöyle yapıyorum: kuğuludayım ben, gidin gezin alışverişinizi yapın sonra burda buluşalım. öyle.
@dafaiss benimkiler için sorun değil havada karada heryerde alışveriş yaparlar ama açık havada mobilya, elektronik eşya satan yer bilmiyorum :)

@niye ama: onun için ayrı bi duyuru açmalısınız belki de:)
Ben de sizin gibi olduğum için bu konuda karşıdakiler bozuluyor mudur empati yapamıyorum, ama sanmıyorum da. Ama eğer sözkonusu "dışarı çıkmak" deyince doğrudan avmleri anlayan avm insanları ise işler değişebilir. O zaman zaten dışarıda karşılıklı tavizsiz birlikte olmanızın, birlikte alışveriş yapmanızın... imkanı yok.

Ben de varim
Gezdikce darlanirim

bence kendiniz de demişsiniz, bir mağazada bir şeyi gördüğüm beğendiğim anda alıyorum, para derdim yok diye, bu da aslında alışverişi neden sevmediğinizi açıklıyor. benim gibi alt-orta sınıf kadınlar, bir mağazada bir şey gördüğünde çoğu zaman direk alamaz, bütçesine uygun değildir, bu yüzden mağaza mağaza gezer, daha bütçemize uygun olan yine de üstümüzde ucuz durmayacak bir şeyler ararız. bu size garip ya da komik geliyor olabilir ama, mağaza mağaza dolaşıp sonunda bütçemize uygun, yine de üzerimizde ucuz durmayan giyilebilir bir şeyler bulabildiğimiz için de alışverişi severiz.
yoksa herhangi bir markanın mağazasına girip kazaktan dona kadar her ihtiyacımı alıp aldıklarımı limuzinime taşı alfred deme şansımız olsa, sanırım biz de indirim dönemlerinde mağazalara koşmak, bir kazak için dükkan dükkan dolaşmak çılgınlığına girmeyiz.
daha önce de karşılaştım bu durumla, benden daha üst ekonomik seviyeden bir arkadaş vitrinde bir elbise gördü, ay alice bu sana acaip yakışır dedi, ki hakikaten giysem yakışır, ama fiyatına bir baktım ben günlük bir elbiseye o parayı zaten veremem, mırın kırın ettim geçiştirdim, mangoya bakalım dedim, o da tam bunu dedi ay bu ne yaa bir dolu kıyafet deniyorsun kaç saat sıkılmıyor musun vs. lan o ilk görüşte bariz güzel elbiseyi direk alıp gitsem alışveriş yapmayı sevmeyen kuul kız olucaktım şimdi mango kızı oldum paranın gözü kör olsun. o nefret ettiğiniz mangoda kaç saat geçiriyoruz çünkü başka bir yerden eli yüzü düzgün bir siyah dar kot pantalonu 15 liraya bulmam mümkün değil, ben de biliyorum elbette atıyorum maviye gidip bir siyah olivia 27 beden lütfen diyip çıkmayı.

@ alice tatlım sen beni çok yanlış anladın, mangoyu bırak pazardan bile giyiniyorum ben. marka filan giymiyorum. ha maviden kot alıp 15 yıl onu da giyebilirim. beğeneyim yeter ki.
30 liraya 50 liraya abiye elbise alıp giymişliğim çoktur. aslında neredeyse tüm abiyelerim böyle...fiyat vermediğimden yanlış anlaşıldı galiba.

anlamadığım gezmeden aramadan nasıl mucizevi şekilde karşınıza çıkıyor üstünüze oturacak düzgün ve ucuz kıyafetler. söyleyin biz de mesai harcamayalım, ucuz yerlerin handikapı budur çünkü, çoğu ürünü dandiktir arar arar iyisini bulursun hele pazarda dolanmadan aranmadan nasıl buluyorsunuz merak ettim?

vallahi ben de bilmiyorum ki çok yakından bilen komşu teyzemiz (30 senelik komşumuz) da aynen bunu der...sen durur durur bir çarşıya gidersin şıp şıp şıp alır gelirsin biz 3 ay gezsek bulamayız diye...belki şundan: siz bişey "arıyorsunuz" ben aramıyorum. yani bana da dükkan dükkan gezmek saçma geliyor. 36 beden fazlasıyla standart bi kadınım denemeden alabiliyorum belki ondan. belki modaymış, şundan da alayımmış gibi derdim olmadığından. belki neyi giyerim, ne yakışır gibi konularda kendimi bildiğimden...başka bir açıklamam yok.

@alice gözyaşlarım seninle. çok güzel yazmışsın ama sıkıntı şurda, ihtiyaç olup olmadan dükkan dükkan dolaşmak. her görülen şeyin uygununu bulacam dersen eğer alışveriş bir ömür sürer.

ayrıca bu kadar alışverişi sevmeyen kadın varmış da bizim haberimiz yokmuş, çok enteresan. bu modeller yeni sanırım :)

@hayatbirfilm_basroldesensin vallahi ben yeni model değilim hatta antikayım nerdeyse. yeni modellerde durumu bilemiyorum.

çocuğunun evlenmesini istemeyen bir aile... zannetmiyorum. bunun sağlıklı ve mantıklı bir açıklaması yok dostum.

evlenmek ve çocuk yapmak gerizekalı işidir demez ama imam bir amcam var şu devirde evlenene şaşarım diyor. şimdiki aklım olsa evlenmezdim evlensem çocuk yapmazdım, yapsam bi tane yapardım diyor.

erkek arkadaşımın babası, kendi kızı hamile kalınca kızmıştı. ne gerek var eğitimli insanlarsınız hala çoğalma derdinde misiniz, bu dünyaya çocuk mu getirilir minvalinde. evlenirken bir şey dememiş muhtemelen.

benim ailem evlenme demiyor ama mümkün olduğunca geç evlen diyor. kendileri de erken evlilik yapmış insanlar ve erken evliliklerin cahillikten kaynaklandığını düşünüyorlar. üzülüp, pişman olacağımı düşünüyorlar. en yakın arkadaşlarım nişanlanıyorlar sırayla, annemler aman kızım yaşın çok genç, cahillik yapma sen de diye uyarıyorlar habire.

annem çocuk yapma der,evlenme demez ama.ben çocuk ve evlilik olayına sıcak bakmıyorum.

Annem.

Hayatı boyunca evlileri hafiften küçümseyerek 'aklım olsa evlenmezdim evlilik hiç bana göre değil' dedi şimdi de evlenmiyorum diye laf sokuyor te allam

valla böyle bir tespiti ilk defa duyuyorum ama cevabı çok fazla kız öğrencinin yan yana okuması olabilir.

girmesi, okuması, mezun olunca iş bulması en rahat bölümler. kız bölümleri -birbirlerine nispet yapanı çok, dönen dedikodunun haddi hesabı yok. Bi de ne biliyim...hiç dil kursuna giden hemşirelk öğrencisi görmedim ben, kendilerini geliştirmek gibi bir dertleri yok, el boşluğundan herhalde.

hayatımda duydugum en saçma genelleme

niye ama'ya katılıyorum. hemşirelikte mesela güzel olmak, makyajlı olmak, bakımlı olmak gibi gelenekler var. hemşire denince akla ilk gelen güzel olması. artık nasıl bir fantazi aracı olarak gelmişse hemşirelik, öyle devam ediyor. o yüzden bir yarış içindeler ve götlerinin kalkık olması normal.

Ucuncuye yazıyorum, ıkı kez yazdım gıtmedı. Bu mobıle compu bır care bulsun.
Sımdı o verıcı lafını ederken ıyı dusunmek lazım. Kafalar alacak verecek hesabı ıle calısıyorsa, sevgılı valıdenız de babanıza vermıs olacak kı sız peydah olmussunuz. Bu bır. Sonra bır kadının bu trerbıyesızlıge ortak olup rasyonelıze etmeye calısması, bunların lafa zaten bos, ıs gucyok ona buna verıyor demesı daha buyuk terbıyesızlıktır, verıcı dedıgınız kafası bos her bır hemsıreye karsılık oyle olmayan, bu ne demekse artık, on hemsıre gosterırım sıze. Soruna da cevap olsun bellı meslek gruplarına aot bu tur yakıstırmalar sapkın fasıst erkek kafasıdır. Bunun kurt kadınlar verıyormus, almanlar verıyormus , cıngeneler verıyormus versıyonları var. Hıc farkını yok.

%99 hanım kökenli vatandaşlarımızdan oluştuğu için o bölümler olabilir. mesela mühendis hanımlarda da hamilelik mamilelik olayları pek yansımaz. zaten nasıl yansısın hanım kökenli mühendis parmaktan az. 10 hanımdan 1'inin başına bu iş geliyorsa mühendishanede 1 hastahanede 10 hanımın başına gelir bu iş.

kusura bakma da kendi hemşire fantezini millete maletme.ayrıca bu toplumsal bir sorunumuz değil,belki senin kendi sorunundur.fantezine sağlık.

Verici nasıl neyi veriyor, kan mı, akıl fikir mi, hep hemşireler mi ölüyor, ağzından mı öpmüş?

Anlamaya çalışıyorum hala, kim kimin kalbini mi kırmış? Bu duyurudaki gizli özne kim ki?

hala anlayamadım

Bu hücrelerin varlığı ovaryan agenezide gonadın beklenen erken oositlerin ortaya çıkmasından hemen öncesine kadar normal şekilde geliştiği düşüncesinin bir diğer destekçisidir.
not: lines'tan kasıt ne tam emin olamadım makalenin önünü ardını bilmeidğimden :) böyle çevirdim.

önceki duyurunuda okudum.
bence sen cagatay ulusoy gibi olmak istiyosun genc:)

edit:
jacobun sormak istediği: çağatay ulusoya nasıl benzerim?:)

kız arkadaşımın önerisi. beni o herife çok benzetiyorlar. bi deneyeyim diyorum.

dalgalıyı bırak bildiğin bonus bir kardeşim var düzleştirici (kızların kullandığı) ile düzleştiriyorduk
düzleştiriyorduk derken anlaşılacağı üzere erkek kardeşim değil kız kardeşleri olarak biz sanmam erkekler ona sabretsin yapsın :)
edit: evet yanlış anlamışım.

yanlış anladın sanırsam. benim saçlarım zaten düz. ben istiyorum ki dalgalı olsun. hatta direkt resimdeki gibi olsun istiyorum.

Ya böyle saçların islakken kuruturken falan kabarta kabarta kurut bi de sertleştirmeyen köpukler var onlardan da surr bence yaklasabilirsin. Joleye falan bulasma gözünu sevim

nasıl düz olduğuna bağlı. pırasa gibi dümdüzse yada kirpi gibiyse yapamazsın ama bu ikisi gibi değilse hafif ıslak bırakıp karıştırırsan belki olabilir.

@neil pırasa gibi değil. dediğin gibi nemli ya da ıslakken karıştırınca dalgalı oluyor. ama en fazla 15-20 dk sürüyor saç kuruyor yani. bana daha uzun süreli yöntem lazım :)

balik ye, tavuk ye, vejetaryen menulere yonel.

sen kaçtığın kadar seni takip eder..

yağından yapılan ürünlerden kaçamayabilirsin, et olarak tavuk yersen daha garanti olur

Peki tavuk, balık vs etleri kızartırlarken domuz etini kızarttığı yeri kullanırlarsa? Onun yağı yada kalıntısı bulaşırsa ne yapacağım? Garantisi var mı bunun...

bol bol deniz mahsülü yiyebilirsiniz. paella filan yiyebilirsiniz domuz koymuyorlar.
bi de avrupalı şeffaftır yemeğin içinde ne olduğu yazar, menülerde hep yazar zaten. korkmayın.

vejeteryan beslen.

garsonlarada söyle.

etlere hiç bulaşma

korunamazsınız çok lezzetli filan diyenide s.ttir et.

11 tane avrupa ülkesini gezdim, hepsinde de kaçınabildim, kaçındım.

ha birde lezzetsiz olduğu için değil dini bakımdan yasak olduğu için yemiyoruz "çok lezzetli yhaa" tarzı saçma yorumlara gerek yok.

yahudilerin gittiği marketleri/restoranları araştır. koşer varsa kaçırma.

Teşekkürler, müslüman düşmanı olup insanların hassasiyetleriyle eğlenmek de ilginç bir kafa yapısıymış doğrusu... Bence sizin aklınız başınıza gelsin. lol.

Bu arada menüde ne koyduklarını yazıyorlar da ben daha türkçe içindekiler bölümünü anlayamıyorum ispanyolca yada ingilziceyi anlayacağımı sanmam :D

direkt eti dayayacaklarını ben de sanmıyorum ama işte aynı yerde kızartırlar sonuçta onların bunu anlaması mümkün değil pek :(

Duyuru sahibi insan gibi soru soruyor, siz ayar vermeye çalışıyorsunuz.
Benim bildiğim Hıristiyanlar Müslümanlardan daha duyarlı onların inanç ve ilkelerine, yani yardımcı olacak bir dükkan bulunur diye düşünüyorum.

bikaç yahudi bul onlarla takıl

patatesi domuz yaginda kizartacaklarini zannetmiyorum. zira domuz etinin yagi cok agirdir hic olmaz oyle bir sey. ama en garantisi vejetaryen yemekler yemek. belki sushi falan-

islam ülkesi olmayan yerlerde yediğin bütün etlerin haram olduğunu söylüyolar(islami koşullara göre kesilmediği için)
bu pencereden bakarsak, biraz vejetaryen takılman gerekebilir.

eczanelerde asi yaptiriyorsun sana bulasmiyor. bu sekilde korunabilirsin 8)

ne kadar ugrasirsan ugras korundum zannedersin anca. o bicaklari micaklari gunde bir milyon defa yikiyorlar mi zannediyorsunuz ya? ne yersen ye, domuz da olacak icinde. bu arada benim de dinim var. herhangi bir hayvana karsi ayrimcilik yapmiyoruz asla. inanmak istersen...

sen koşer de, o zaman başüstü yapılırsın

Koşer denmiş oda doğru.

bence sen vejeteryanden ayrılma, market alışverişi yap orada, meyvedir peynirdir ekmektir filan diye.

koluna ispanyolca "ben müslümanım lütfen bana domuz eti içeren yemek vermeyin" yazılı bi bant tak, yemek aldığın her yerde onu göster.

şöyle bir şey var.
Cenâb-ı Allah, "Eğer Allah'ın ayetlerine inanıyorsanız; üzerine Allah'ın ismi anılanlardan yeyin."(el-En'âm, 6/118); aynı sûrenin 121. ayetinde de, "Allah adına kesilmeyen hayvanın etini yemeyin! Bu, Allah yolundan çıkmaktır, isyandır."buyurmaktadır.

yani domuz yemeyip inek falan da yesen o da olmuyor. balık falan yiyebilirsin, onda böyle bir şey söz konusu değil. veya koşer restoranlara gidebilirsin en azından kesinlikle yemeyeceksiniz denen domuz etini yemeyip, kurala göre kesilmemiş dana eti yemiş olursunuz.

edit: bazı yerlerde besmele çekilerek kesilmeli diyor, bazı yerlerde ehli kitaptan olanların (hıristiyan, yahudi) kestiği de yenir diyor. bunu bilemiyorum ama ben yerdim.

Domuz fakir yemeğidir, çok sevilmez, nerden çıkartıyorsunuz her yemekte domuz olduğu hikayesini, yok böyle bişi

sen de gitmeden önce az araştırma yap bir zahmet, yemek isimlerini, yemekleri öğren,

onu domuz eti yiyecek kadar fakir olanlar düşünsün

yahudilerde Allahın adıyla kesiyorlar o yüzden koşerde helaldir.

konu nasıl şakirtliğe geldi bilmiyorum, bu ülkede hatta bu dünyada sadece belli bir kesim müslüman değil arkadaşlar soruma verecek bir cevabınız yoksa yazmamak daha akıllıca bir terchi olacaktır...

mesela burda gelip bir hindu "ben nasıl inek etinden sakınırım" dese benim inancıma göre inek eti yemek caiz olduğu halde onunkine saygı duyar ve güzelce nasıl kaçınabileceğini anlatırım bildiğim kadarıyla. kimseye müslümanlığı övmek için yazmadım soruyu.

menüleri iyice anlayıp öyle sipariş vermek lazım. bir de bazı yerlerde türk restoranları oluyor. sahibi türk, yemekleri de oranın yemekleri.

garsona sormak iyi bir tercih olabilir. kötü niyetli garsona da her yerde rast gelmezsin.

ben de italya'ya gittiğimde aynı şüpheyi duydum hep ya. domuz yağı korkusu sarıyor insanı. aynı tavada pişirilmeleri falan da yüksek ihtimal. ayrıca alkole karşı da tedbirli olmak lazım. siparişi verdiğin her şey için bu alkol içeriyor mu diye sorabilirsin.

helal kesim olmayan et yemeyerek yıllarca avrupada yaşadım, ölmedim bişey olunmuyor (eskiden hassastım)
domuz yememe hassasiyeti olan insana illa domuz yediren bi kişi tanıyorum kendisi diyarbakırlı. avrupalı örneği vardır belki bana 10 yılda hiç denk gelmedi.
avrupada çoğu müslüman olduğunu anlarsa kendisi soruyor-- ki ben de tesettürlü filan değilim. ekmeğin üzerine parlak olsun diye domuzlu bir sos sürüp öyle fırınlıyor ve her ekmek o fırında pişiyor diye müslümanları uyarıp ekmek satmayan fırıncı biliyorum. aa evet pastalara tatlılıara dikkat, jelatinler domuzdan (sanki türkiyede değil)
domuz ürünü için patatesten korkmayın, sanayi yağı kullanıyorlar onlarda bir tür sıvıyağ ve domuz değil. gastronomide çalıştım fritözlere biz koyuyorduk yağı. bugün patates kızarttığı fritözle yarın domuz kızartırsa gibi kaygınız varsa (gerçi zor bişey ama) sizin için en iyi çözüm bence sırf deniz mahsülü satan yerler. bunların ms donalds gibi zincir olanları var. adamların menüsünde domuz hiç yok. balığı fileto filan yapıp satıyorlar--değişik balıklar yiyemiyorsanız tavuk gibi bunlardan yiyebilirsiniz.
başka bir sıkıntı var: almancada "speck" denilen kıyılmış domuz pastırması. ona dikkat.

"helal kesim" et dedikleri gerçekten helal mi oluyor peki :) tamam dini usullere uygun kesilmiş olabilir belki ama kızartma aşaması yine sıkıntı. insan ister istemez paranoyak oluyor. bir bavulda da makarna, kraker vs götüreyim bari :D

kosher gıdalar alkol içermez???

alkolü de kosher olarak alır yahudiler. bilmiyorsanız öğrenin.
misal: www.kosherliquorlist.com

kosher alkol ve kosher et tüketebilen yahudi neden ikisini karıştırıp yemek yapmasın? benim dediğim şey bu arada olan yahudilere yamanan müslümana olur. domuzdan kaçayım derken alkol almış olursun, ki sizin için ikisi de haram.

edit: et olmasın sebze olsun amk. ne farkı var.

ben eti alıp kendim evde pişiriyordum hacı :) damgalı ürün satılıyor oralarda. restoranlarda hiç görmedim "bizim etlerimiz helaldir" yazanı :) koşerler hariç onlara güvenebilirsin fakat ben hiç özel gidip yemedim. araplara filan asla güvenme her düzen onlarda.
kaç gün kalacağına bağlı olarak değişir. ama şöyle söyleyim cidden tam hassasiyet göstereceksen dışarda yemek yemek çok zor -ben evim orda olduğu için dışarda yemiyordum zaten- fakat alternatifler: deniz ürünü, salatalar (salatayı et bıçağıyla doğramıyorlar), bir de ispanyada tapas kültürü var minik minik tapas yapan yerler var, açık pazarlar filan var. adam zaten birkaç çeşit bişey satıyor domuzlu hiç bişey yoksa oralardan yardırabilirsin.

tavuğu, balığı kızartırken domuz etini kızarttığı yerde kullanabilir. bunu nasıl bileceksin? türkiye'de nasıl biliyosun? hiçbi zaman bilmiyosun. bu kadar hassas olacak bi şey yok. allah heralde sizin elinizde olmayan bir şeyden dolayı size günah yazacak değildir.

inanmadığımızın dinin insanları kendi dindaşlarına doğru düzgün bilgi veremiyorsa bizim suçumuz değil. herşeyi tam anlatın da bize anlatacak bir şey kalmasın o zaman.

bak şimdi bro, markete girdiğinde üzerinde şu: www.joyofkosher.com işaretlerden biri olan gıdada domuz yoktur. yine de içeriğini bi kontrol eder alır yersin. bunu her türlü gıdada yapmak gerek ama, misal domuz derisinden yapılan bir cips var, bildiğin cips pakette. lan cipste domuz mu olur amk diyip alıp yersen olmaz sonra.

Barselona'da bir suru musluman yasiyodur, gittiginde tanisir sorarsin, sana alis veris yapabilecegin yerleri gosterirler muhtemelen. Kosher falan bulmak daha zordur emin ol, uzun sure avrupa'da yasamis biri olarak soyluyorum.

Dilde sikinti varsa zor. Makarna yedim domuz etli cikti tortellini. Helal gida diye amblemli turkisi yerler var. Onlari deneyebilirsiniz. Direkt etten kacinabilirsiniz.

Bireysel dusuncrm dinsel yasagin guncel olmadigi yonunde. Yenmemesi icin gerekli nedenler pek bulunmuyor artik. Ha inanctir, saygi duyarim. Cozum onerilerim bu kadar.

özel olarak tanışmak istediğim kimse yok.

yarin bos musun
straight gigolo

dün gece tanışmaktan beter olduk zaten. çok tatlıydı herkes. sabahlara kadar caps caps yaptık, pişman değiliz.

Caps gönderen herkesle tanışma isteği doğdu bende. Kimisi tam ensesine vurup "naber lan keranacı" diyecek, kimisi de hasır sandalyede karşılıklı oturup bacakları açıp elleri dizlere koyup çay içip tavla atacak adamlar.

kimseyle. benim amacım eğlenmekti.

kendimi dışlanmış hissettim

@groovettyn , ben ağlıyorum şu an ne diyosun...
bi kaç kişi daha desin kimseyle tanışmak filan istemiyom eğlendik bitti diye :(
ne kıskançmışım arkadaş

nerede fotolar. yetişemedik sanırım.

Gibsonrules' un bicepsleriyle :p

Skywalker seninle tanismak isteyen 999.999.999 kisi bulurum demistim, ben tanismak isterdim de yasim biraz kucuk kaliyo sana ya

valla çok şenlikti harbiden.kaçıranlar üzülsün.hem de çok.

Herkesin tipi öyle değişik, öyle güzeldi ki... Resmen tip olarak seçilmiş insanlardı hepsi. Hepsi harikaydı. Umarım tekrar paylaşılır.

Yine de dün geceki gibi olmaz tabi.

@Idonthaveausername senden aldığım kadar iltifat almadım hiç,istanbula yolun düşerse neden olmasın :)

rock n roll,Idonthaveausername,kırmızıkaşekaban,düşünüyorum öyleyse vurun,it's just a cigarette,evrenos gazi,baldur vs gider bu böyle

@yarın boş musun'a sonuna kadar katılıyorum ve buna ek olarak herkes çok saygılıydı. enteresan şekilde kimse kimseyi rencide etmeden makara yaptı ve duyuru'nun kalitesini tekrar gösterdi herkes. bu en çok hoşuma giden şeydi

ha bide benle real'da tanışmak isteyen 6 kadın yazarımız numarasını attı ehehehe bu da bonus sanırım

Kimse beni istemiyır ama herkes merak ediyor sdgsjfhshfhshfhs

bu gece yine yapalım ben de varım.

GibsonRules 6 dedi! yok mu arttıran ?
@patlak fermuar sanırım güzelliği kendiliğinden gelişmesinde imiş ve kaçırmışız, yapcak bişey yok.
Gibson'a telefonumu verecem ama aranamıyorum ki :(

Ben caps paylaşmamış olmama rağmen fotoğrafımı bulup telefon numaramı istedi çakallar. Toplamda 8 hatun. Bir de numaralarını vermiyorlar, benden numaramı istediler hep. Bence GibsonRulez hep yalan söylüyor :(

:) inanmayanlara saygım sonsuz.

@niye ama insan yemiyoruz eheheh

bir akşam girmedim neler dönmüş serhat ya modundayım şu an:)

aferim gençler haber vermeyin böyle devam.

@pinkylips öncülerden biri sen değil misin? Saygımız sonsuz.

@ GibsonRules telefonumda sorun var ondan dedim bebeğim. alınma sen.

@pinklips senin için 35 yaşında tombik vekezban diyollar hayallerimizi yıktı diyolllarrr

Yanindaki kadini tasiyabilmen onemli yoksa yasin hic bi onemi yok bana gore
Zaman zaman benden 7yas da
10yas da buyuk kadinlar oldu yani hayatimda sadece uzun sureli olmuyor o kadar

bence o olay pınar altuğ - yağmur atacan dan sonra ortaya çıktı.

ben destekliyorum. bence erkekler artık olgun kadınlardan hoşlanıyolar. ama hala belli bi kesim sübyancı takılıyo. onları da es geçmeyelim. kendisinden 7 yaş küçük kızla evlenecek tanıdığım var, her gördüğümde kıza acıyorum. bence daha görmesi/yaşaması gereken bir sürü zamanı vardı

Ben anlam veremiyorum. Sanırım eskiden genellikle erkeklerde görülen bu "benden yaşça küçük olsun da randımanı iyi olsun, beni güzel tatmin etsin" kafasının kadınlarda vuku bulmuş hali... E tabi toplum baskısının azalması, kadınların nispeten özgürleşmesi filan da etkili oldu.

Kendinden genç erkekler daha kırılgan -höt zöt ayılardan olmayan yani- kibar, düşünceli ve bakımlı tipler. Büyük adamlar saldı ve abi, amca moduna girdiler. Garip garip giyinmeye başladılar genç görünücem diye. Genç olanda bu kasıntı haller yok haliyle.

Bu durumu normalleştiren yıllarca magazinde gördüğümüz evli tipler olabilir, aile falan oldular mutlu tablo çiziyolar falan. Muhtemelen bu durum normalleştirdi algıyı.

Söylediğin ikisi de benden küçük değil, biri yaşıtım biri benden 3 yaş büyük, birini beğenmiyorum karakter durumlarından ama mesela herkesin ayılıp bayıldığı 93lü bi dizi karakteri var benden 3 yaş küçük ve çok cılız onu beğenmiyorum. Belki de ilk başta dediğim dış görünüş olayı ağır basıyodur. Söylediğin iki adam da iri, gelse yaşını 3 yaş büyütüp söyleseler sorgulamam inanırım.

bence yeni bir sey degil ya, hep vardi da belki eskiden biraz daha gizli kaliyordur. ayrica 20'li yaslardayken 30'lu yaslarda bir kadinla iliski yasamak cidden guzel oluyor.

Toplum baskısı azaldimi +pandispanya bence daha cok artti gibi ama kimse tinlamiyor
Gecen gun mekanda genç bi erkek olgun bi kadın karsi masa mizda yemek yiyorlar yan masamizdakilerde onlara bakip kesin jigolo dur falan diyor du yani

Şimdi birazdan buraya gelip, "kadın asıl olgunlaşınca güzel", "şarap gibi kadın" tarzı geyiklerle ekmek yemeye kasacak yalakalar türeyecek.

Aha, sebep de o zaten. 30+ kadınların duymak istediği yalanlar var. 25- yokluk çeken erkekler de bu konuda kendilerine yardımcı oluyor. Kadın arada çocuğu kandırabilirse de, kırk yılda bir evliliğe kadar gidiyor.

eskiden ömürlük evlilik dönemiydi. mecburen erkek büyük olacaktı ki ileride (misal 35 yaşında erkek, 45 yaşında kadın gibi) uyumsuz bir çifte dönüşmesin. şimdi ömürlükten ziyade insanlar bulundukları zamanı iyi geçirmeye bakıyorlar. bu da doğal olarak o anki arzularını gerçekleştirmeye yönelik hareketlerini kısıtlamamaya yol açıyor. (ki bu iyi bir şey)

@jackies, elbette böyle durumlar da çıkıyordur ama sanırım 20 sene öncesiyle kesinlikle kıyas kabul etmez. 20 sene önce o çift o şekilde dışarı çıkıp yemek bile yiyemezdi zaten bence.

şimdi, tvlerdeki adamlarla kıyaslama yapmak bence olmamış. emir falan benim tipim değil, bana kız gibi geliyor ama emir kadar çocuğu olan komşularımız bu adamı çok beğeniyorlar. burdaki beğeninin sebebi emirin güzelliği. hatırlarsanız amerika'da da aynıları edward ve jacop karakterlerindeki oyuncular için olmuştu. aynı şey bir kadının bir kadını beğenmesinden farksız gibi geliyor bana.

kadınlar olgun istiyor ama karakeri olgun erkekleri bence. (özellikle tip olarak olgun duran erkekleri beğenenleri ayrı tutuyorum)

ilişkiye gelince, bence belli bir yaşa kadar nasıl erkekler biraz büyük olunca normal karşılıyorsak kadınların da biraz büyük olması normal. normaldi de zaten. 55 yaşında bi teyze var tanıdık, eşi 50 yaşında. bunlar 30 sene önce böyle evlenebilmişse o zaman da bi sorun yoktu. bu yaş sorunu bence kesimden kesime değişmiş o zaman da. eğitimli kesim diyebileceğimiz kesim bu konuda rahatken kalan kısım kadın küçük olmalı mantığında kalmış.

kendime yakın kuşaktan da kendinden yaşça küçük erkekle evlenen kadınlar gördüm ama bunlar 1-4 yaş arası gibi bence çok da fark etmeyecek yaşlardı. bir de kadın 23 adam 19 gibi 1 yaşın bile çok etkileyeceği dönemlerde değildi hiçbiri.

ben de belli bir yaştan sonra +4 ve -4 yaşın çok fark edeceğini düşünmüyorum her iki cins için de. ama şu an 25 yaşındayım, kalkıp da 21 yaşında biriyle ilişki yaşamam yaşamayı bırak kardeşim o yaşta olduğu için bana çok garip gelir.

demi moore oncusu oldu sanirim..

çok kırsal bir aileden geliyorum en büyük amcamın eşi kendisinden 4-5 yaş büyük.
yani bizim gibi (başlık parasıyla filan) evlenen ailelerde bile 50 sene önce olabiliyormuş. Dindar kesim de buna illa olmaz demez diyene Hz. Hatice örneği verilir susar.
Ha tabi ki 15-16 yaşında kızlarla evlenmek isteyeni yine çıkar.
Öte yandan özellikle şehirli, okumuş kadınlar bence bu olgunun en büyük sebeplerinden biri; kadınların 30 yaşında bekar olması (30 yaşında bekar bir kadın olarak da yazıyorum ya bunu, aferin bana)
eskiden 25 yaşın üstünde belki çerkezler filan hariç bekar kadın mı kalıyormuş??
şimdikiler 30-35 bekar, eğitimli, paralı e ne yapsın evli erkeklerle mi takılsın? 30 yaşında ve "uu bu kesin evde kaldım diye üstüme atlayar benim şimdi" denyoluğu yapan ego bin beş yüz, görgüsüzlük diz boyu akranlarıyla mı takılsın. Belki kadın da illa evlenecem demiyor, belki erkeğin yaşı küçük ama kafası olgun uyuşuyorlar bir şekilde. oluyor. Normalleşti diyemem benim bildiklerimde bir tedirginlik var (kadın küçük erkek büyük göstermiyorsa)

birincisi artık ufak erkekler eskinin ufakları gibi görünmüyor baya kocaman adam gibi görünüyor. adama bakıyorsun en az 28 dersin çıkıyor sana 93lü. bunun bir etkisi var o kesin. yeni nesiller bomba gibi geliyor. yaş algısı surattan fizikten belli olmuyor.

ikincisi, eskiden kadınlar bu kadar özgürlüğü söz hakkı olan canlılar değildi gerçi ironiktir hala bir haltta çok da özgür sayılmayız ama en azından cesaret eden kadınların ve bundan gaz alan kadınların sayısı daha çok. kadın yanında güçlü bir erkek olmasa da baya baya kendi başına yardırıp gidebiliyor. bu yüzden erkeğin gücüyle doğru orantılı bir hayat standartı olmuyor. büyük erkek, güçlü erkek isteği oralardan azalıyor olabilir.

üçüncüsü, kerem bürsindi emirdi bunlar yaşlarını yansıtan erkekler değil türkiye içerisinde. hadi bürsin 87liymiş de emir sanırım ufaktı 90larda bir yerlerde. ama bunlar vücut çalışmış kalıplı insanlar. türkiyede bu yaşta böyle erkeklerin sayısı çok düşük. gören de beğeniyor haliyle. kimisi oğlu gibi beğeniyor, kimisi vay iyiymiş diyor. ama şu kabak gibi ortada ki fiziksel olarak bu adamlar tam bir güç timsali. kadın da bunlara bakıyor, erkekler nasıl göğüsten kalçadan kadının göya üremeye yönelik kabiliyetini hesaba katarak etkileniyorsa kadın da güç kavramını böyle görebiliyor olabilir.

dördüncüsü, ben olgun erkek isterim. ama olgunluk yaşla olmuyor bazen. karakterle alakalı. bi bakarsın senden büyük adam laylay yaşarken senden 1-2 yaş küçük adam adamın dibidir.

belli bir yaştan sonra yaşların kaybolan değerler olduğunu düşünüyorum. o noktada artık sadece karakter ve neysen o önemli.

genç erkekler daha aptal oluyordur, kandırması kolay oluyordur.

yalnız değilsin.

@bgagdf capslerini bekliyoruz

al benden de o kadar

en temel sebep aslında şu: bakteriler kendi başlarına yaşayan organizmalar. kendi hücesel yapıarı var -bunları inşa etmeleri lazım-, enerji üretmeleri lazım. üremeleri lazım.
antibiotiklerin etki mekanizmasına biraz bakarsanız zaten ya bakterinin hücre duvarını hedef alır ya enerji üretmesini engeller vs. yani bakterisel özelliklere göre çalışan şeyler.
virüs ise aslında bir başka canlının imkanlarını kullanmadıkça teknik olarak canlı bişey değil -otomatik olarak canlı olmayanı öldüremiyorsun. Virüsün tek marifeti DNA veya RNA'ya sahip olması -diğer cansız şeylerden ayrılan yönü bu tabi :) sonra da başka bir hücre marifetiyle kendini çoğaltabilmesi. bi kere senin hücrenin içine girmişse o virüsten kurtulmak için kendi hücreni öldürmen lazım -maalesef :(
RNA veya DNA'sını hedef alan yöntemler ise arkadaşların dediği gibi çok hızlı mutasyona uğraması nedeniyle demode kalıyor.

virüslere karşı ilaç yok diyemeyiz. birçok antiviral ilaç var.

abi aman diyim ya, almanya'da türk berbere gitceğine kendin kes saçını. valla apaçi gibi çıkarsın berberden. genç bi kuaför bul ingilizce anlarlar zaten?

@antren.. valla mı ki? böyle çok zahmetli birşey değil ya, 2 numara saç tıraşı ve sakal olacak. ingilizce gerçekten sorunlu ya almanlarda bazıları hiç bilmiyor ki ?

abi vucut diliyle anlat. olmadı turkce anlat ama almana git. sıvrı favori, uzun ense, dikine saçlarla gezersin köln sokaklarında.hani erasmus falan ısen yakma kendını hıc.

@social ahah, vallahi gözümü korkuttunuz ya

başkan 2 numara için bırak türkü berbere mi gidilir? mediamarkt'a git bi makina al 10 euroya direk gir her yere 2 numeroyla :))

kadınım çok benzer düşünüyorum :) vietnamlıya git türke gitme

abi çok beceriksizim ya o konuda, favoriyi bile düzeltmem yarm saat alıyor, kaldı ki saç

cin fikrimi soyliyeyim hemen. berbere istediginiz sacin görseliyle beraber gidin. gerisi sizin pandomimciliginize kalmis.

abi o zaman @eranicus'un dediği gibi görseli alıp achtung achtung diye bağırıp otur koltuğa

abi ingilizce bilmeyen 35 yaş altı alman görmedim ben ya. camdan içeri tipe bi bak sarışın falan net almansa dal içeri kesin ingilizce biliyordur. zaten anlatıcağın da çok bi şey değil 2ye vurdurcakmışsın la. olmadı adamın dediği gibi bi foto al eline öyle git. onlar eğitimini falan almış oluyor harika kesiyorlar. ben daha dün bi tane kadına traş oldum kadın sanat eseri çıkardı resmen.

alman berberler bence daha kotu kesiyor. istemediginiz bir sey yapcak halleride yok. bir donerciye girin, abi bana turk berber lazim deyin gosterirler.

ablacım sakin ol. bir ay sonra düğünü yap. ailen karşı çıkarsa da resti çek, git mutlu ol. aileni zerre sikleme. ne yapabilecekler? en fazla bıdı bıdı. bitmiş bu iş artık. bir ay sonra özgürsün. sakin ol. gülümse. bir ay yahu.

kardeş ekimde olabiliyorsa olsun bitsin. şimdi ablanla ılgılı de bı seyler demıssın ama o araya giremez mi ya da baska bir yakının? olsun bitsin evine cekil kurtul bu beladan. her sey yolunda gider umarım

@sen git ben geliyorum, ama vicdan yapıyorum. bak büyüt et, simdi hain kötü evlat diye etmedikleri laf bırakmıyorlar. keşke doğurmasaymışım diyor kadın. yahu alt tarafı yuvamı kurmak istiyorum e bi zahmet kendi hayatıma başlamak istiyorum. ne bu manyaklıkları? resti çekiyorum zaten ama duygu sömürüsüne giriyorlar, bunca seyi kabul ettik yaptık ettik niye çatlıyorsun diyorlar. biri demiş ki "aa hamile filan mı niye acele ediyorsunuz" e olmadığım anlaşılacak bir kaç aya kadar, diyenler de lafını yemiş olacak. ayrıca banane elalemden ve 6 yıllık ilişkinin nişanı neden acele oluyor hiç anlamadım!

@öptüm sezen, ablam fitnecinin önde gideni. o bana ilk önce iyi davrandı davrandı, sonra sıkışınca öyle bir karşıma geçti ve öyle bir kazık attı ki.. günahımı vermem ona. hep öyleydi. annem gidip nişanımız olduğunu söylemiş, kadın "ne alaka nerden çıktı sımdı" demiş yani o derece. bana lafını bile etmedi, tebrik bile etmedi. abla olacak bi de utanmadan.

ekimde yapiyim istediğim tarihte bitsin di mi ya?

gelinliğin tadilatını da 2 gün öne çekersem biter gider bu iş.

çok vicdan yapıyorum ondan kafama takıyorum. arada kaldım cok fena.

ebeveynlerın gercek duyguları işte. mutlu olmanı ıstedıklerını soylerler ama hıc oyle davranmazlar. klasık kıskanclıklar.
ben de onu bekledim kesin hamilelik mi var diye soracaktı annen. sormamış :))
sen yoluna bak bırak vicdanı. emir kulları olasın diye mi dogurmuslar seni...

ailelerin elinden dayak kozu da alındığında (ki bir yaştan sonra dövemiyorlar öyle eskisi gibi istediklerinde. göt gibi kalıyorlar) geriye bir tek şey kalıyor: acındırmak.

kusura bakma ama acındırmalarına cevabın şu olmalı: "yarramı yiyin."

çok değer veriyorduysalar, mutluluğunu kafi göreceklerdi.

@öptüm sezen, di mi ya? milletin de işi gücü yok benim rahmimin peşine düşmüş.. elalem de hakkaten dedikodu derdinde. bir de bunu erkek söylemiş ama kim olduğunu söylemiyor annem. nasıl gerildim bu gün kaç seans kavga edince. hala titriyo elim ayağım ya...

@sen git ben geliyorum, yani ben de onu anlamıyorum. neden sadece benim için mutlu olup bu sürecin bunca yıllık işkenceden sonra güzel geçmesini sağlamıyorlar? gidip 2500lük kolye aldırdılar sevgilime, o da laf olmasın diye aldı. kaç kere kullanacğım bile şüpheli. onda bile kötü oldum. kendimi ucuza veriyormuşum, pırlantayla mı veriliyor canım benim değerim?

diyorum ki işte yanlarına gidip desem mi, neden benim için mutlu olamıyorsunuz neden yardımcı olmuyorsunuz da zorluyorsunuz itiyorsunuz diye? ama yine ben kötü olurum di mi?

anneniz cocugun egitim ve kulturel seviyesini ya da maddi durumunu begenmiyor olabilir.

hic vicdan yapmayin. destek olmak yerine bazi aileler köstek oluyorlar evlatlarina iste boyle...
hem cok manasiz... alti yil... dile kolay yaa.. is bu raddeye gelmisken daha da uzatmak, bekletmek niye...
ablanizla sakin kafayla konusun. bir an once bu isi bitirmek istediginizi anlatin. ondan ornekler verin hatta.. sonucta o da bir zamanlar sizin evin bir uyesiydi. yani demek istedigim sizin yasadiginiz o siki hayati o da yasamis olmali...
ben sizi simdiden tebrik ediyorum ve darisi basima diyorum.

of annen de tam kezbanmış be abla. ucuza gitmek ne yaa. bıktım bu sikindirik aile değerlerinden. kaç kurtul. hayatını kur. kul köle olurlar sonra canım kzıım güzel kızım diye.

@eranicus, aynen öyle, okuduğumuz okullar filan mesele. bunda da yine "millete ne dicez" sorusu var..

ablamla muhtemelen pek konuşmam, uzun zamandır zorunda kalmadıkça konuşmuyoruz da zaten. köstek olmasın yeter.

teşekkür ederim :) darısı başınıza :)

iğreniyorum bu anlayıştan ya. bi ablam evlendi takı makı bi sey istemedi dul kadın mı verıyoruz dıye konustu aılesı. ne dıyeceksın bunlara... tek laf etme zorla ıstedıgın tarıhı kac kurtul. dügününe kımse gelmezse biz geliriz. mutlu ol canciş ya takılma bunlara

@sen git ben geliyorum, sorma. bir de onun ablası var, beğendiğim gelinliği, denediğim (güzel ve orjinaldi ama balık bana yakışmıyor işte) daha pahalı bir modelden sonra öyle bir ezdi ki. bunu beğendim diyorum, çok ucuz duruyormuş, çok standartmış, herkeste varmış... yahu beyaz elbise zaten, ne kadar farklı olabilir. içinde rahat hissediyorum, destek olsana. ne kadar üzdü beni neler dedi kadın orda bana uyuzzzzz!

etrafımda ne fena insanlar var benim yaa :(

@öptüm sezen, doğru söylüyorsun. ama sürekli devam edince çok da boşveremiyorum malesef :/ kindarım bi de, bi küsücem tavır alıcam o olucak, yazık olucak. sevgilim de o kadar dışlanmasına rağmen ara bulmaya çalışıyor annemle filan.

ben de istemedim işte, aynı şeyi söyledi annem. yahu kıraya cıkıyoruz, bi kaç seneye ev alıcaz.. alalım bilezik ya da tam altın filan onu taksınlar yani ne olacak, birikim olarak da zarara girmemiş oluruz (takıları biriktirdiğimiz parayla aldık da).. yok işte illa olcakmış. sevgilim ona bile laf demedi, gitti kendi seçti bir sürü kolye, benim en azından takabileceğim gibi, parasına da gıkını çıkarmadı. üff ne saçma bi ailem var. hakkaten, bitsin de kurtulayım. evden gidince hem kendime gelirim de evdekilere daha bi iyi davranırım belki...?

bir an kendimi gördüm gibi sanki(27 yaşında adam olarak) Şimdi öncelikle sorum şu: Ortada para ile ilgili problem var mı? Eüer varsa bir dünya da onunla uğraşacaksın haberin olsun. Ama paranız varsa eğer bunların konuşulmaması için ailenin dediği şeyleri yapmanı öneririm(parası neyse veririz hesabı) İkincisi ebeveynler kolay kolay kimseyi beğenmezler ayrıca aileye dışarıdan gelen birileri(ki o da senin enişten oluyor burada) bedava pri,m yapmayı çok severler. Hele ki erkek olanlar aile ile ilgili karar alma aileye yeni dahil olacaklar hakkında fikir sunma gibi şeyler. Burada sana vereceğim en büyük tavsiye ailende sözünü dinleten bir akil adam bulman. Ailenin "bak şu ... yı görüyor musun pırlanta gibiçocvuk/kadın dediği kişiyi bul. Konuşmaya veya müzakereye açıksa tadından yenmez. Önce onu karşına al ikna et iyi bağlar kur. Sonra var seyret olan biteni. O ana kadar sana zorluk çıkaran ebeveynlerin bir anda yaptığın şeyin ne kadar iyi olduğunu düşünecek ve bu sana bir ferahlama rahatlama getirecek. en azından evlilik olana kadar. Sonrasında ise vefa önemli tabi. Vefalı ol gerisi gelir. Zor zamanlarda hiç bir şekilde aman boşver deme öteleme bir karar verdiysen arkasında dur. Bu yaptığın şeyin kesin doğru olduğu konusunda ikna edici olur.Yalnız basşınıza gelen her olumsuzlukta "aceleye geldiği için böyle oldu" derler, takmayın. Erkek tarafı olarak kız aileisnden gelecek salvolara ne yazık ki hep hazırız ve bunu kanıksamış durumdayız. Normal değilk çocuğun söyledği şeylere gösterilen orantısız tepki ama olur öyle şeyler. Erkek arkadaşınıza ailenizi ablanızı kötülemeyin. İleride ne olacağı belli olmaz.
Bir de bu işlerle uğraşırken gezmenizden eğlenmenizden kısmayın. En büyük hata bu. İnsan ne oluyoruz durumuna geliyor. o 6 yıl bile kurtarmıyor(bende kurtarmadı :) İçinizi ferah tutun düğünüzüde yağmur yağsa dahi önce çocukken yüzümüzü yağmura dönüp sevinirken yaptığımız hareketi yapın.
Bir aile için de kolay değil 28 yaşındaki evltlarını göndermek. 11 sene yatılı okuyan ben 1 yıl evde takılıp sonra iş için başka ile gittiğimde annem hasta olmuştu, olur öyle şeyler. Allah yardımcınız olsun.

enişten doktor filan mı? -ya da "makbul" herhangi bir titri- geliri varsa eşin bi ömür boyu bunu çekecek üzgünüm. aileler böyle.

ekimde evlenirim ben olsam. panik atak diyorsun daha kötü şeyler olur. hayır aralıkta olsa sana güleryüzle anlayışla yaklaşacaklarını bilsen neyse de hiç o yönde emare yok.
herkesi topla. sizin içinize sinmemiş olabilir ama bu benim hayatım 6 senemi vermişim dönecek değilim. herşey de zaten hazır. gelin, zehir etmeyin siz de, evlenip yuvamı kurayım, derim. -bunu da vicdanım rahat olsun diye yaparım. sonra da düğünümü yaparım. kim nasıl istiyorsa davranabilir.

@cgtto102, çok sağol uzun ve detaylı cevap için.

para ile ilgili problem yok, bizimkiler de o yüzden yola geldi muhtelemen, baktılar gidiyorum :) bir kaç yıldır biriktirdik, sevgilimin ailesi de destek çıktı. evin bütün eşyalarını alska bile (yatak odasını ve kalan bir iki seyi benimkiler alacakmış lütfedip) 1 yıllık gelire yakın para kalıyor geriye. onun üzerine birikim yapıp ev bakıcaz işte yavaştan bi kaç seneye.

tespitler o kadar doğru ki.. ağzım açık kaldı. bu kadar iyi analiz edilir...

sevgilime çok bahsetmiyorum ama delirdiğim bazı zamanlarda konuşabildiğim tek insan o oluyor, ya da bugünkü gibi direk olayın içine düşebiliyor. onun da annesi yaşamış benimki gibi şeyler, ondan anlıyor ve daha çok ara bulma taraftarı zaten o da, sağolsun, iyi idare ediyor.

her sey güzel olacak sonunda diyoruz. hadi bakalım.

sizi de başka güzel şeyler kurtarır belki? :)

@niye ama, aynen o konuşmayı yapmak istiyorum, vicdanım için. ama o filmlerdeki gibi planlandığı şekilde gitmiyor ya :) ne zaman denesem olay çıktı :D son bir kez denicem ama yeri geldiğinde. birbirlerini dolduruyorlar bana karşı..

eniştem mühendis ama işini yapmıyor. boş bir adam, hiç bir konuda sohbet edemezsin, ne okur ne eder. mal. anca tv izlesin acunun yarısmaları öncelıklı olmak üzere, mac izlesin ve dedikodu yapsın. bir de ablamla birleşip herkesin yüzüne iyi davranup arkalarından baskasına çok fena kötülerler. ve hiç kimse aslında onlar kadar iyi değildir :D

"torun" kozunu da uygun zamanı kollamak kaydıyla kullanmak işe yarayabilir.

@raavann, ben de düşündüm aynen bunları. rest çekip gitsem olmaz, tamam desem olmaz. ilişkim iyi gitmezse -ki bu bir risktir- bunu da kabul ediyorum, yaşayıp görürüm neden simdi bırakayım dedim aileme. hani derler ya iki ucu boklu değnek. kaç ucu var bu değneğin bilmiyorum. zaten gamsız biri olsam ev hazırken, sadece alınacak bir iki şey kalmışken (onalrı da annemler alacak diye bıraktık, öyle dediler) ve hatta eve bir sürü esyamı sırt cantamda gizli gizli taşımışken mektup bırakıp çekip de giderdim. evin yerini de bilmiyorlardı. ama yapmadım işte. pişman olmak istemedim. ailem dedim, emekleri var dedim, stresteler dedim.. ama onlar bana hayatı dar etmekten vazgeçmediler...

zaten şu anda ilişkim bitse bile bu evde kalmam. yanına taşınabileceğim arkadaşlarım da var, kendim de eve çıkabilirim. ama artık burada yaşayamam. hatta bunu sevgilime de söyledim, olur olur anlaşamayız problem çıkar olmaz ayrılırız, ama ben o evde yaşamicam. seninle evlensem de evlenmesem de bir iki aya bu evden çıkıyorum. budur yani.

off yalnız yazdım ya, rahatladım sakinledim biraz. bir de delirmediğimi anladım, yalnız da değilmişim. ekim'de nikah konusunda ısrar edicem ben. 12'sinde de catır catır evlenırım. arkamdan "aaa hamile miii" diyenler de g.t olur zaten. hah!

@cgtto102, hahah hayatımın hiç bir döneminde çocuk sahibi olmak istemedim :D ailem de bunu biliyor. sevgilim de istemiyor hatta. o yüzden geçen gün "çocuk yapmaya kalksam evliliğin tadını çıkaramadan yaşım geçicek" gibi bir şeyler dedim, ama blöfünü bile yemediler ahahahah

Oncelikle panik atak ici tedavi ol. Buna bahane olan ya da onu yaratan her ne ise ortafan kaldir. O zaman daha guclu olacaksin.

onlarda çıkarsın seslerini.

eğitim fakültesi mezunlarının devletten başka iş olanağı yok. işletmeci iktisatcı zaten devlette çalışmak istemıyor.Özel sektörde iş olanakları çok fazla.

öğretmenin çalışma alanı %80 devlettir, diğerleri özel sektörde iş bulabilirler

Kimseye iş garantisi sunmuyor devlet. Hiç bir mühendise sunmadığı gibi.

devlet vatandaşına ücretsiz olarak sağlık, eğitim ve güvenlik hizmeti vermekle mükelleftir karşim. ondan.

çünkü eğitim fak. okuyanların çoğundaki kafa bu (hele kadınsa) : 4 sene yata yata okurum, uğraşır atanırım (eskiden ona da uğraşmıyorlardı ama artık hakketen alan sınavıyla filan uğraştırıcı bişey oldu) derslerimi haftanın 2-3 gününe toplar, diğer günler tatil yazın 3 ay tatil ohh miss. İlk atama doğuya çıkar ama napalım adaylık kalkınca eş durumuyla gelirim.
Devlet her şeye rağmen en çok öğretmen alıyor, en az çalışıp en iyi maaşı öğretmenler alıyor (ATT'ler eküri olarak onun dışında sağlıkçılar genelde stresli çalışıyor, dinayeti hiç karıştırmıyorum onlar öz evlat biz piçiz) ve dersanede çalışsalar günde 8 saat ders anlatıp 500-600 lira gibi paralar alacaklarını biliyorlar. bazı branşların dersane şansı hiç yok zaten...
Sülalemin yarısı öğretmen.

mallar cunku.

sesleri çıkıyor diye adamlara çalışmıyorlar falan filan diye bok atıp mal diyenler atomu filan parçaladılar sanırım. adam sülalemin yarısı öğretmen demiş. hala daha 3 ay tatilden bahsediyor. bu adamlara ne anlatacaksın? öğretmen maaşından da haberi yok adamın.

yav he mallar...he yatarak alıyorlar paraları...ok? bi bitmediniz lan.

belirli bir jargon(!) etrafında dönen bu mecrada kaba ve medeni olmayan olarak nitelendirildim. ortaya argüman sunmadığım söylendi. halbuki bir yukarıda da argüman var.

biraz açıp bu konuyu sonsuza dek kapatacağım artık. ben bu tip başlıklarda kal-ü beladan kalma argümanları dinlemekten sıkıldım açıkçası. durmadan öğretmene hakaret, durmadan aynı sözler...

3- ay 4 ay 5 ay...her neyse...insanların kafalarında yapılan işi niteliği, katma değeri değil de saat olarak ne kadar çalışıldığına göre o işin ücretlendirilmesi gerektiği algısı varsa, o insana ne kadar bir şeyler anlatmaya çalışsanız da boş olacaktır. ha, eğitimin kalitesinden bahsetse amenna. her sektörde olduğu gibi işini iyi yapmayan öğretmenler var. ama, özel sektörde insan gibi yaşamanın ne demek olduğunu unutan her güruh öğretmene sataşmakta bugünlerde. kendi hakkını aramıyor ama öğretmene sataşıyor. öğretmen maaşları hakkında bilgi almak da kolay. haftada 42 saat çalışan vasıfsız bir memurun aldığı minimum maaş şu günlerde 2 bin küsürdür. haftada otuz saat çalışan yeni atamış bir öğretmenin aldığı maaş nedir ona kendiniz bakarsınız artık. sanırım göze batan hep buradaki tatil. hayır, katma değere bakmıyor, gelip tatil diyor. uzun uzun öğretmenden daha az çalışan fakat daha fazla maaş alan meslekler yazabilirim size. ama buna girmiyorum.

şimdi, öğretmenler neden böyle? olmasınlar mı? haklarını aramasınlar mı? 7500 edebiyat öğretmeni açığı var diyorsun sen meb olarak. neden hepsini almıyorsun? sen, ey veli, çocuğunun boş geçen derslerini sorguluyor musun? gerçi, devlet de taşeron gibi çalıştıkça ve öğretmen adayları da bu taşeronluğa çanak tuttukça, ücretli öğretmen garabeti devam ettikçe, dersler boş geçmiyor tabii.


dediğim gibi, devlet eğitimi, güvenliği ve sağlığı vatandaşına ücretsiz olarak vermek durumunda. ha, ben sosyal devlete taraf değilim diyorsanız o başka.
bir de artık "öğretmen kafalı" diye bir hakaret var galiba...

hayır, her platformda sen bana hakaret edeceksin, mal diyeceksin, azıcık sivri dil kullandığımız zaman, ay öğretmen böyle mi konuşur ya bilmem ne...biz de insanız kardeşim. ben sıkıldım. yeter. ciddiden sıkıldım bu işten. ne istiyorsunuz? istifa etsin tüm öğretmenler? çok ağır şartlarda çalışsın sizin gibi? tatil yapmasınlar, tatilde de okula gelsinler öğrenci olmamasına rağmen? derdiniz ne yahu? kendi haklarınız için uğraşsanıza? hayır derdiniz ne? neden açık varken bu insanları bekletiyorsun ve çocuklarımız mağdur oluyor diye soracağına gelmiş burada konuşuyorsun?

"yata yata geçiyorlar" argüman bu mudur? e sen de okusaydın? sen de öğretmen olsaydın? elinden tutan mı oldu? mühendislikle gazetecilik bir değil. zorluk-kolaylık kıstası yapacaksak. bazı gazetecilerin aldığı maaşları görüyorsunuz sanırım. bunlara tepki?

ne istiyorsunuz arkadaş ciddiden bi öğrenelim. bu öğretmenlerden ne istiyorsunuz?

vereyim diplomama size? olur mu? zaten bi boka yaramıyor.

vereyim makul bi fiyata. ciddiyim. yeşillendirin vereyim. yetti be.

@sendelemeden sıs lan

düzgün konuş lan lun etme canımı ye güzel kardeşim.
öncelikle ben muhtemelen bu ülkede çocuk yetiştirecek bir kadın olarak isterim ki öğretmenler kaliteli olsun...iyi maaş alsın, iyi fiziki şartlar sunulsun. En önemlisi ATTIM KENDİMİ MEMURİYETE ARAYAN SORAN YOK OHH DERS ANLATMAZSAM KİMİN UMRUNDA diye özetleyebileceğim "ÖĞRETMEN KAFASINA " sahip olmasın müfredat değişiyor adamın haberi yok..meslekle ilgi bu noktada... bu bir hakaret değil öğretmenlerimizin hal-i pür melali.. yoksa ben isterim ki her öğretmen kafası rahat çalışsın benim çocuğumu güzel eğitsin. bunda mutabık mıyız?
ikincisi "işini düzgün yapmayan" doktorlara ne kadar atarlandığımı okumak istiyorsanız bi bakın verdiğim duyuru cevaplarına. ben diyor muyum ki: tüm memurlar harika çalışıyor, bi öğretmenler çalışmıyor?
ben ankaranın göbeğinde oturuyorum çok iyi okullara giden öğrencilerim -ki ders vermeye meraklı değilim hatır için yapıyorum- maalesef "felaket" öğretmenler yüzünden heder oluyorlar ben özel dersle çocukların durumunu toparlamaya çalışıyorum. bu nedenle de kızgınım. keşke doğru düzgün ders anlatsanız da bi de bizim vaktimizi almasanız. o alan sınavı filan var ya? keşke her yıl yapılsa. biri performansınıza gerçekten baksa. öğrenciler 0 çektiğinde birisi hocasına -okulda ders anlatmak dışında her haltı yiyen öğretmen bozuntularına- bi gelsene sen dese..keşke ama maalesef olmuyor bunlar.
elbette en çok öğretmene, doktora atarlanacaz kime atarlanmamı bekliyordunuz? sizin hizmetinizle hergün muhatap oluyoruz...
7500 edebiyatçı açığı var, evet. peki sizce hiç arkeolog, biyolog, 3 tarafı denizlerle çevrili şu ülkede 1 tane olsun balıkçılık uzmanı vs vs açığı yok mu? Devletin personel rejimi topyekün yanlış tek mağdur siz misiniz -ha tabi ki eleştirinizi yapın hak talep edin ona bişey demiyorum da sizinki hak talebinden çok ben başka birşey olamam korkusu. Ben bilkent mezunuyum bunun farkında olan tek kurum TÜBİTAK :) başka hiç bir yerde bir önemi yok bunlar normal mi? ama herkes başının çaresine bakıyor -ha bu süper bişey mi değil ama gerçek bu- sizin sorununuz başınızın çaresine bakamıyor olmak...
Sesinizi çıkarmanızı eleştirmiyoruz. Her öğretmen 3bin lira her mühendis 5bin lira alsın, keşke olsun. Fakat acı gerçeklerimiz var, birazcık gerçekçi olun bakandan torpiliniz varsa ilkokul mezunuyken müsteşar olur 15bin lira da alabilirsiniz ama o şansa sahip değilseniz....Devlette aldığınız o 2bin lirayı özelde çalışsanız rüyanızda göremezsiniz. Maalesef yeterli değilsiniz, yetkin değilsiniz. İşletmeci, mühendis, vb. devlette 3bin alırken özelde 5bin 10bin de alabilir - ha hiç bir şey bilmeyen özelde 3 ay çalışamayacak mühendis devlete girip yata yata maaş almıyor mu elbette alıyor da her köşe başında mühendis çalışan bir okul yok! --. Maleesef ve maalesef öğetmenlerimiz donanımlı değil özelde ne iş yapacaksınız? Almanca öğretmeni -hem de en iyi üniversitelerden mezun olanı -doğru düzgün almanca bilmiyor ben daha ne diyim? Yata yata okumanın neticesinde donanımlı olmuyorsunuz işte maalesef. Yoksa benim ne maaşınızda gözüm var ne de rahat okumanızda.... Demek istediğim şu: o okula girerken size kim garanti verdi atayacam diye? yata yata okurken, yavv ben böyle ballı ballı okuyorum ama yarın atanamazsam ne yapacam diye hiç düşünmediyseniz biz ne yapabiliriz? Fizik matematik filan okuyan en azından sayısalda bişeyler yapıyor yüksek KPSS ile düz memurluğa gidiyor o şansınız olmadığını da biliyorsunuz (sözelciyseniz) e o zaman neden okudunuz diye sormazlar mı?
gazetecilerin maaşını devlet vermiyor güzel kardeşim :) o zaman mankenleri filan mı konuşalım yani? manken mi eğitiyor benim çocuğumu?
evet öğretmenin tek çalışma saati okulda 2 saat anlattığı ders değil bunun hazırlanması var, sınav okuması var, okulda görevleri var vs. Yani ordan bakınca aptal gibi mi göründüm bilmiyorum ama bunların herhalde farkındayım...Ancak işte bam teliniz burda derse hazırlıklı gelen, kolay okunsun diye test yapmayan onu bırak ders anlatan doğru düzgün hoca yok ki! Atamayan devleti eleştirdiğiniz kadar çalışmayan meslektaşlarınız eleştirseniz...ücretli çalışıp bindiği dalı kesenleri eleştirseniz?


inanın gerek hak ettiğim parayı almak konusunda gerek çalıştırdığım kişilere hak ettiklerini vermek konusunda, gerek çalışma koşulları konusunda çok çok hassasım. Olması gerektiği gibi. Siz de atarlanacağınıza devleti de özeli de akademiyi de türkiyeyi de avrupayı da bilen bir insan olarak dediklerimi birazcık dikkate alsanız belki bir döner kendinize bakarsınız.

@niye ama, mallar diyene bişey yok lan deyince ouuuuv
100 satır yazmışsın bişeyler ama hem mebde öğretmen açığı var, hem de işsiz öğretmenler var. ses çıkarmaları geyet mantıklı.
madem bu kadar kompleksli oldun; öğretmenin maaşına göz diktin, öğretmenlik yazsaymışsın keşke.

@buhebu mallar yazan ben değilim, duyuru sahibi ben değilim, herkesin hitabını düzeltmekle de mükellef değilim. lan hitabı banaydı onu düzelttim çünkü sevmiyorum yoksa isteyen istediğine istediği gibi hitap etsin buranın zabıtası da değilim. ayrıca özelde konuşulmuş şeyler var aramızda sürüp gitmesin diye ikimiz de yazmışız yazacağımızı buraya. bilip bilmeden maydanoz olmasanız keşke?
o kadar yazıdan öğretmenin maaşına göz diktiğim anlamını çıkartmanız hep sizi yetiştiren öğretmenlerin yetersizliğinden...

singapur'un bu konuda çok temiz olduğunu okumuştum.

Az olduğu ve çok olduğu ülkeler var. Zaten amaç da mümkün olduğunca minimize etmek.

torpil 1. dunya ulkelerinin cogunda yok. referans olayi torpilden farkli ve karsi durdugum bir sey degil. her yerde var ve olmasida normal.

ABD'yi biliyom biraz, torpilin âlâsı var, bah referans demiyom!

Yok. Net bicimde yok.

1. üds'ye hiç girmedim. ama üds'nin fen bilimleri gibi filan bölümleri varmış galiba. yds'de öyle bişey yok. esasen gramer filan da yok. sadece okumak ve anlamak üzerine bi sınav.
2. bol bol oku bence.
3. dediğim gibi gramere ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. hayatında bir kez olsun baştan aşağı derli toplu inglizce grameri gördüysen yeter. ben de anadolu lisesinde öğrendim inglizceyi son YDS notum 93.75 grameri boşver, dille haşır neşir olmaya bak. ben sınava yönelik hiç bir şey çalışmadım rehberlik edemem ama dille fazlasıyla haşır neşirim kendiliğinden notum iyi geldi.

1. ilk yds için söylenebilir bu ama sonuncusu üds ile eşitti bence
2. ikisine de çalışmadan girmiştim yds den daha yüksek aldım ama bu benim anormalliğim olabilir.ama arkadaşlar çıkmış soruları çözerek gayet yükseltiyormuş puanlarını öyle diyorlar. bol bol proficiency testlerinden çözmek gerek bence.
3. yds için değil ama genel olarak ben eskiden ELS den çalışırdım işe yarıyor grammer anlamında.

2013teki her iki yds sınavına girmiş biri olarak;
yds ile uğraşma, toefl ya da ielts çok daha iyidir.

tururo'ya hak vermemek imkansız falan.

yds çok zordu diyenler sınav stratejilerini ezberleyip de sınava giren adamlar. ydsde de sınav stratejileri kpds ve üdsdeki kadar sökmedi. o yüzden millet döküldü. içerik olarak da sorular biraz daha zordu ama bence kpds 2012 güz ile aynıydı yds ilkbahar. yds güz de bence normal bi kpds ayarındaydı mesela kpds 2012 bahar ile...

üdsden 60 alan birisi isen öncelikle sınav stratejilerine yine de bi bak ama en çok tüm konuları çalıştıktan sonra soru çöz ve deneme çöz. sürekli deneme çöz hatta. işe yarayacağına eminim.

çocuk psikiyatristine götürün.

tavır koymanız iyi olmuş aslında, ancak bu dönemde biraz ilgi istiyorlar. hani çocuklarla birlikte kaliteli zaman geçirmek diyorlar ya. ona zaman ayırmanız lazım.

bundan önemlisi bir uzmandan yardım alın. okulunda rehberlik ve psikolojik danışman olması gerek, ondan randevu alın, görüşün. ne yapmanız gerektiğini o daha iyi bilir.

daha fazla yorum yapmıyorum, çünkü duyurunuzda cinsiyetinizi bile anlayamadım. çalışıyor musunuz, çocuk özel okula mı yoksa devlet okuluna mı gidiyor, çocukla vakit geçirebiliyor musunuz, siz ilgilenemiyorsanız aileden büyükanne, dede ya da başka birisi ilgilenebiliyor mu bunları bilmek lazım.

eğer imkan varsa bir büyüğü ile derslerini çalışsa iyi olur. düzenli bir şekilde çalışmaya alışması için.

Genelde bu yastaki cocuklarda ailenin de etkisiyle bu aglama krizleri sik sik goruluyor,hatta koz olarak kullanmaya kadar variyor.Burada onemli olan nokta taviz vermemek ama ayni sekilde cok sert tepkilerde vermemek bence.Hayir dedikten sonra onu evete cevirirseniz cocuklar bir sure sonra aglayarak her seyi elde edebileceklerini dusunmeye basliyorlar.

Oglunuza siz veya esiniz mi bakiyor,bakici mi var yoksa anneanne/babaanne mi bakiyor?Genis ailelerde cocuklar birinden destek alarak bu aglama durumlarini fazla abartabiliyorlar.Boyle bir durum varsa anneanne/babaanneyle konusun;hayirsa hayir oldugunu oglunuza empoze etmeye calisin.

Ha bir de oglunuzun yaninda da' kizimiz tam bir melek,ikisini de biz yetistirdik bu cocuk nasil boyle oldu vs' gibi konusmalar yapiyorsaniz bu da O'nu etkiler zira kucuk cocuklar boyle durumlarda kardesi kiskanma egiliminde olup dikkat cekmeye calisirlar.Buna da dikkat etmeye calisin derim.


Davranislarini gozlemlerseniz neye karsi bu sekilde davranmaya basladigini anlarsiniz,Ona gore davranirsiniz ama benim gozlemledigim cocuklarin buyuk cogunlugunda belirli donemlerde bu aglama krizlerinin arttigi.

Uzman doktorlarin yazdigi cocuk psikolojisiyle ilgili kitaplari da biraz karistirabilir hatta onleminizi almaniza ragmen bu durum devam ederse pedagoga goturebilirsiniz.

dövün

okul başarısı nasıl? öğretmeninden şikayet geldi mi?

Ben babayım bu arada. Bu adam tüm yazın annannesinin dedesinin yanındaydı. Ondan sonra ciddi şekilde şımardığını zannediyorum. Eşim de ben de çalışıyoruz ama akşamları ve hafta sonları tüm zamanımızı cocuklara ayırıyoruz. Annesi de biraz taviz veriyor gördüğüm kadarı ile ama ona sorsan çok süper davranıyor bana neden kızdım diye çıkşıyor. Çocuk artık okula başladı tüm gün okulda olacak. Şimdilik annem ve babam bizde ama bakıcı arıyoruz.

İlkokul biri bitirdi. Başarısı fena değildi ama bu gidişat ile ne olur bilemem. Dövün demek kolay da uygulamak çok yıkıcı bir şey. Hem bizim için hem çocuk için. Yani hiç tercihim değil. Bu gün de dövmedim zaten kolundan sertçe tutup odasına götürüp bağırdım. Tabii bu da bir tür şiddet ama çıldırttı tam anlamıyla.

anneanneler,babaanneler,dedeler çok şımartırlar zaten.benimkiler de öyleydi.onlara gidince şımarıp eve öyle dönüyodum :)

çocukla en çok ilgilenen kişi kimse onun biraz otoriter olması lazım -siz ,annesi, bakıcısı. Otoriter derken: taviz vermeyeceksiniz, ödev bitmeden ipad oynanmayacak dediyseniz bu hergün böyle olmalı. yemek için saatiniz belliyse atıyorum 19.30 yemek masasına gelip yiyecek gelmezse başka vakitte abur cubur vs. vermeyeceksiniz gibi.
Çocuklarda dönemsel şımarıklıklar oluyor. abartıyorlar sonra unutuyorlar. sinirlerinizi çok zorlar ama geçer.
herkesin benzer sorunları var. bu devrin çocukları her imkana sahip, çok ilgiden, hazıra alışmaktan aşırı şımarık oluyorlar :( -ben 100 tane torunu olan bi ailede büyüdüm ben bile en küçük çocuğun ilk çocuğuyum diye birazcık imtiyaz sahibiydim acayip kıskanırlardı - düşünün şimdikileri 1 evin 1 çocuğu 1 torunu hemen hepsi...anormal şeyler değil bu şımarıklar.

tatilden yeni çıkmış çocuklar. anneannelerinin dedelerinin yanında başka bir hayat tarzı başka bir disiplin vardı, şimdi eve geldiler, eğlence bitti, okul başladı,

anneanne-dede onları şımartmasa bile rahat bir ortamdalar onların yanında.

birkaç gün geçiş evresinde biraz sabredin.

cocugunuza kizarken veya bir seye sinirlendiginizde sakince sebeplerini anlatmaya ve cocugun kavramlarini dogru gelistirmeye calisabilirsiniz, sana kiziyorum cunku seni seviyorum seklinde degil de, eger oyle yaparsan boyle boyle olur, simdi yemegini yersen-odevini yaparsan sonra tablet oynayabilirsin, daha cok vaktin kalir, gibi. Bir de mesela bir seyi yapmasini istiyorsunuz ayni konuda 2 secenek belirtin, kendisi secsin. Mesela once odevini yapmak mi istersin yoksa kek yedikten sonra odevini yapmak mi istersin, gibi. Ya da once matematik mi yoksa turkce mi, gibi. tabii aglama krizi aninda cozum olmaz bunlar o sirada da kontrollu davranmak ve sefkat duygusundan kopmus bir sinirlilik hali gostermemek gerekiyor bence.
Bu arada o yastaki cocuklar icin de kolay degil tatilin bitip okulun acilmasi, hemen derslere odaklanamayabilir, yazin yaptiginiz bir aliskanliginizi falan devam ettirmeye calisabilirsiniz alissin diye yavas yavas

hacı haklısın. ama günde bilmem kaç hastaya bakma falan muhabbeti... çok sayıda kişiye bakmakla yükümlüler. aman neyse ya. burada da kutuplaşırlar hemen. ama bu iki örnekte sapına kadar haklısın.

doktorluk mesleği olarak değil de, birey olarak karşı çıkılmalı bence bu olaylara. şikayet edilmeli, denetim ve kontrol mekanizması güçlendirilmeli, ve insan hayatını kasten riske atanların lisansı elinden alınmalı bence.

@sen git ben geliyorum,

abi ne alakası var ya bilmem kaç hastaya bakmakla. koltuk altında beze gören bir doktor, bu adamı nyie tahlile göndermez? tahlili doktor yapmıyor ki. yani şunu diyecek "tahlil yapıp bakalım"

bu ya. cümel bu anasını sikeyim çok mu zor bir şey ya?

@icim urperiyor,

aynen öyle. artık adam gibi yasa çıkarılsın. insan hayatıyla oynayan adamın yaksınlar lisansını. yeter be insan hayatı ulan. bu mesleği kaldıramayacaksanız yapmayın. başka meslek yapın.

maalesef haklısın hayatımda tanıdım en orço insanlar hekimdi, bazısı uzmandı :(
fakat pırlanta gibi olanları da var onların hatrına küfretmiyorum yoksa gece gündüz küfrederim o kadar çok vaka yaşadım. Allah bizi iyilerle karşılaştırsın öyle bir durumdayız.

Hepsi böyle değil elbette ama çoğu böyle ne yazık ki. Babam 15-20 gün önce ensesinde çıkan kızarıklık ve zonklama için doktora gitti. Doğru dürüst muayene bile etmeden kıldönmesi teşhisi koymuş. Ama babam ağrılara dayanamadı verdiği ilaçlar da haliyle işe yaramadı ki; biz bile dedik bunun kıldönmesiyle alakası yok diye. En sonunda zona olduğu ortaya çıktı. Boşu boşuna günlerce ağrı-acı çekti. O doktor ilk günden doğru teşhis koysaydı çoktan ilaçları alıp erkenden tedavi edecektik.

her meslekte bunlardan var. doktorluğa özel değil. siz doktor doğrudan insan hayatını etkilediği için biraz fazla dikkat etmişsiniz ama bir inşaat projesinde de " e abi c30 olacaktı beton testlerde bunlar 11 mega pascal'a zor dayanıyor kurabiye gibi apartman oldu" diyorsun adam " koy götüne lan sen mi oturacan" diyor. sonra deprem olunca vay efendim tokyo depreme hazır mı?

doktorlukla alakalı değil durum. her meslekte işini yapmayan çok insan var.

ya arkadaş herkes doğru teşhis koyacak demiyoruz.

ama teşhisinde emin değilsen, başka doktora yönlendir. test iste, mr iste, röntgen iste. emin olmaya çalış ayıptır günahtır ya.

misal hastane ismi verdim, ege üniversitesi dedim. ama hakkını yemeyeceğim:
bir defa ben de zehirlenmiştim. ve o gece aşırı kusmamdan dolayı en son oldukça yoğun kan kusmuştum.

ege üniversitesine gittik. hemen, sanki ölüyormuşum gibi bir ilgi alaka vardı. bir sürü teste soktular, acı falan çektim ama helal olsun dedim. o kadar çok test yaptılar ki, o an yani herhangi bir uç durum yaşansaydı hemen farkederlerdi.

ama bu anlattığım doktorların yaptığı nedir?
bu doktorların yaptığı niçin suç değil? bir canı başından savmak ne demek ya ne demek abi ben bunu kabullenemiyorum.

@godspace, hocam onunla ilgili de sözlükte baya uzunca bir yazı yazmıştım.

ya bu insanlar nasıl bu kadar şerefsiz olabiliyor ben anlamıyorum. gerçekten yeter artık ya yeter.

bir parti çıkıp sırf şu dolaylı katillere dair yapacağı yaptırımları sıralasa ömrüm hayatım boyunca o partiye oy atarım.

Üstadım, sen mum ol ışıt. Sana benzeyenleri yanında tut. Değişme. diğerleri gibi olma. Biz seni ve senin gibileri seviyor, el üstünde tutuyoruz. Kahramanlık donla taytla olmuyor. Kahramansın. Sevgiler

çok haklısın,maalesef bir baştan savma var.bütün doktorları kastetmiyorum.çok idealist,sevgi dolu doktorlar da var.yine de bu yaşanan bir durum.bir keresinde dışarıda bir adam yerde yatıyor.etrafına insanlar toplanmış,adam alkolü fazla kaçırmış düşmüş, yere düşerken de kafasını çarpmış.ambulans çağırdık,geldiler ama çok lakayıt davrandılar.hastaneye götürmek istemediler.alkol yüzünden olan bir durum birşey yapmaz hastane dediler.yere düşerken kafasını çarpmış,acile götürmeniz lazım dedim resmen alay ettiler.gerçekten herşey çok bozuk.

tüm doktorları aynı kefeye koymamakla birlikte başımdan geçen bir olayı anlatıyorum. bizzat yaşadığım ciddi bir olay.

bogazımda şiş var vardı. doktora gittim.tomografi ıvır zıvır çekildim. sonra bu kitleyi alalım dediler. meğer o kitle lenf kanseriymiş. lenf kanserine neşter değmesi çok tehlikeliymiş. benim ameliyatta 3 kez solunumum durdu ve bir süre bir sürü tüpe bağlı olarak yoğun bakımda kaldım.

ama beni tedavi eden doktorum her şeyi ince eleyip sık dokuyan hiçbir şeyi atlamayan biriydi. diğer doktorlarla onu asla ve asla aynı kefeye koyamam.

bir örnek daha benim ameliyat olduğum hastanede dedeme aylarca mide fıtıgı var ameliyat edecez dediler dediler.ameliyat da etmediler.adama bir de en detaylı görüntüleme yöntemlerinden biri olaran pet-ct çektiler ve o pette tüm mideyi dolduran tümoru görmediler. o pet sonucunu gören başka bir doktor bu tümoru görmemek için kör olmak gerekiyordu dedi. lakin dedem için çok geçti ve adam 1-2 aya 30 kilo birden verdi.ardından da öldü tabii.

velhasıl kelam bu yaşadıklarım yüzünden şimdi doktora gitmekten korkuyorum. ha şimdi doktorlar diyeceklerdir ki bu halk kıymetimizi bilmiyor. ben doktorların kıymetini biliyorum. beni tedavi eden doktoruma da minnettarım. bu meslekle alakalı değil kişinin beceriksizliği ve vicdanıyla alakalı. bende ve dedemde görülmüş iki iğrenç örnek tabii ki herkesi kapsamıyor. lakin dediğiniz gibi yadsınamayacak ve göz ardı edilmeyecek kadar da çok.

bir de bunun devlet hastanesi olayı var ki allaha emanet.

boynumda şişlik var diye doktora gidiyorsun. diyor ki ultrason, röntgen, MR ve inci iğne biyopsisi yaptırmalısın.
sırasıyla bu işi yapan odalara gidiyorsun hastanede. tam bir kaos. MR 2 ay sonrasına randevu veriyor, ultrason 15 gün. Röntgen oldu bitti ama sonuçlarını yarın al! Biyopside de sıra var!!!
Keşke baştan morg için sıra verseler. Kolay olur.

"Özel hastaneye gitsen hepsini bir günde çıkarıyorlar" derler ya, oralarda da yeterli ve nitelikli doktor ara ki bulasın.

safra kesesi taşı için özel hastaneye gittik, babam için. 3 ayrı hastanede de ameliyat anında kalbinde rahatsızlık olursa bakacak ilgilenecek uzmanımız yok, sen en iyisi devlet hastanesine git diyorlar! Hani özeldi, güzeldi?

Of kangren olmuş herşey, neyse mesaim bitiyor, huzurumu bozamıcam!

kelimesi kelimesine katılıyorum. ben de antalya'da bir hastaneye gittim. derdimi anlattım. bir test yapıldı. doktor "bir şeyin yok. geçmiş olsun" dedi. "peki meni tahlili ile kendini belli etmeyen, belli olması için kan veya idrar tahlili gereken bir hastalık yok mu? ben %100 eminim, vücudumda normal olmayan bir şeyler var" dediğimde "ya sen üniversite öğrencisi insansın, sana bir şeyin yok diyorum anlamıyorsun. o zaman cahil insana nasıl derdimi anlatayım? bir şeyin yok, geçmiş olsun" yanıtını aldım. azar yedim yani ayak üstü. kendisinin ismi alkan özdemir. hadi devlet hastanesi, geçiştirdi işte kendince dedim ve medical park'a gittim, özel hastane. derdimi anlattım, "arkadaşım, tıpta böyle bir hastalık yok" yanıtını aldım. o zaman anadım ki iyi doktor / kötü doktor var. sonra, umutsuz bir şekilde muğla devlet hastanesi'ne gittim de doktor sağ olsun anlattıklarımdan sonra hem prostat masajı hem de idrar tahlili ile teşhisi koydu. meğersem prostatit olmuşum.

sebebi ne olursa olsun, hastalığı geçiştirmenin kabul edilir bir tarafı yok. "e ama bize çok hasta veriyorlar" vesire.. ilgilenen ilgileniyor, biraz önceki örnekte olduğu gibi.

her hastaya bakacak yeterli süre/imkan olursa hiç bir hastalık atlanmaz ama o başından savan doktorun hele üniversite hastanesinde muhakkak bekleyen bir sürü işi var veya 36 saatlik nöbetinin devamındadır veya ameliyattan çıkmıştır vs vs vs . okulda nice hümanistlerin o anki durumlarından ötürü hastalara kaba davrandıklarını gördüm kızamıyorsun doktora da bir dokunsan sabaha kadar anlatır . velhasıl doktora veya hastaya sövmeden önce sağlık sistemine sövmek gerek. sen hasta başı para verirsen her hastaya 3 4 dk ayırabilir doktor en fazla

ben sağlık sistemine sövmeden önce doktora sövüyorum.

o karşındaki insan hasta. o insanın senden başka bir çaresi yok. bir insan beyin tümörünü farkedemez, bir insan yağ bezesi mi değil mi anlayamaz.

doktor çok büyük muhteşem şeyler yapmayacak orada.
ağzından 2 kelime çıkacak "test yapalım"

bu kadar. testi de doktorlar yapmıyor zaten. doktorun şu 2 kelimeyi söylemesinin ne 36 saatlik uykusuzlukla, ne zor çalışma şartlarıyla ilgisi var. bunun adı sadece yavşaklık, alçaklık ve şerefsizliktir.

hastanelerin kuralları belli.
doktor seni teste göndermezse sen kafana göre test yaptıramazsın.
sen doktorun elindesin. o gün 200 hasta geliyorsa, 200'üne de bakacak. bakamıyorsa "bişiyin yok sapasağlamsın" demeyecek, bakamadığını anlayınca teste gönderecek.

ayıp ya. yemin ederim ayıp böyle şeylerin savunulacak yanı yoktur.
insan hayatını tehlikeye atmanın bahanesi falan olamaz.

tanımadığım birinin yaptığı bir şeyi savunmaya çalışmıyorum ancak şöyle de bir şey var. oraya gelen insanların hepsi hasta doktor için böyle dugusallıklar kalkıyor ortadan bu birincsi. ikinci olrak söylemek istediğim sgk nın ödeme planları vardır bir test istediğin zaman gerekçesini belirtmek zorundasın ve bu gerekçe ateşi var o zaman malign ateş olabilir diye bir gerekçe olamaz.
bir devlet dairesinde boş boş sıra beklerken memur oyun oynadığında bu memurların hepsi oruspu çocugu demek ne kadar saçmaysa bu doktorun farkında olup olmadan yaptıgı bu hata yüzünden oruspu çocugu doktorlar demek bir o kadar saçma. ( aynı şey değil biri insan hayatı diğeri ikametgah belgesi filan demeyiniz lütfen kast ettiğim o değil. )

@batman degil betmen gayet de aynı şey değil. biri ikamet belgeni 1 gün geç verirse ölmezsin.
doktorun farkında olmadan yaptığı hataları, sistemin dayattığı şeyleri yeterince ayırt edebiliyorum zira hayatım tıp fakültelerinde geçti, biyologum kendim de tıp fakültesinde yıllarca çalıştım vs
fakat hakketen psikopat, manyak, orço çok fazla hekim var o kadar okumuş diğer mesleklerden çok daha fazla. Transeksüel beyin tümörlü hastasını odasına kitleyip sırayla ilişkiye giren bir bölüm dolusu doktor biliyorum ben, acile soba zehirlenmesinden getirilen hastayı kimliği yok başımıza kalır diye kabul etmek istemeyenini ve daha neleri, Ankaranın orta yerinde!

türkiye'deki eğitim sistemine bağlayacağım olayı. öküz gibi ezberleyip hayvan gibi soru çözen ve sırf anne baba baskısı, itibarı ve parası için doktor olan moron bir kesim var. bunların eline hasta verilmez

türk sağlık sistemine de bağlayalım: e adama günde 1500 hasta geliyor. bu da salladıkça sallıyor.

ama konu insan sağlığı olduğu için bu denli sorumsuz davranmak şerefsizliktir. doktor olduysan işini yap.

bu olayları doktorun kişiliğine bağlayacağım ben. bir insanın kişiliğini zekası belirlemiyor. çok zeki olabilir, yüksek puanlar alabilir ama adam kişiliksizin tekidir ve bu okumakla değişmez. sonuçta katillerin çoğu zeki insanlardır ve onları tıp fakültesini koysanız çok rahat okurlar, mezun olurlar. gerçek bir olayı anlatayım. olay hacettepe tıpta geçiyor. yeni kazanan öğrenciler olarak amfide oturmuş ilk dersimizdeyiz. hoca sınıfa genel bir soru yönlendirdi, "Niye tıp seçtiniz?". Bir sürü cevap geldi, kutsal meslek, insan hayatını kurtarmak vs. ama öğrencilerden biri çıkıp dedi ki, tek amacım para kazanmak, hastaların sağlığıysa umrumda değil. bunun gibi bir sürü doktor adayı ve doktor olduğuna eminim.

rahat geçinir. baya rahat hem de.

yemeğini evde yaparsan geçinirsin

ben aylık 400 euro ile kral gibi yaşıyordum. inanılmaz rahat yaşarsınız.

Yaşıyordum derken? Ne kadar zaman önce ?

Ben geçen yaz ziyaret ettim Polonya'yı. İstanbul ile eşdeğer bir pahalılığı var diyebilirim. Yani 2000 Euro maaş = 5000 küsur TL ile İstanbul'da yaşamak olarak düşünebilirsin kabaca.

Kira daha da ucuz muhtemelen.

1500 euroyla almanyada bile geçinirsin, Polonyada hayli hayli geçinirsin
ama tabi ki bu her yere taksiyle giden, sürekli dışarda yiyen, marka giyinen vs bir insan için mümkün değil
"geçim"den ne anladığınızla alakalı bişey.

@MandMs
bu sene dönüş yaptım.

Her bölgede farklı zamanlarda açılıyor diye biliyorum ben.

her eyalette farklı
ama büyük kısmı ağustosta açıldı zaten okulların eylüle kalan 1-2 eyalet var onlar da bizden erken açılıyor.

bayern'dekiler 12 eylülde açıldı mesela. diğer eyaletler daha da önce.

bugün bişi yok mu peki?

hangi eyalet? hangi şehir? adamların şehirlerinin festivalleri oluyor, bierfest'ler oluyor, eyaletlerin önemli günleri oluyor, başka etkinlikler oluyor vs. ülkeye genelleme yapılamaz almanya'da hiçbir şey için.

ben erkeğim, beni de kızlar taciz ediyor haftada en az 2-3 kez başıma geliyor. ama anlatsan kimi inandıracaksın? veya nasıl cezalandıracaksın?

çok uğradım. şeyini elimin üstüne koyandan beni oturduğum küçücük kalana kadar sıkıştıranına, erekte olmuş şeyini gözüme sokanından okşayanına, mıncıklayanına; kısacası neredeyse her türlüsüne denk geldim. tek bir şehir değil, farklı farklı şehirlerde oldu bunlar. ses çıkaramıyorum ben genelde, ama artık daha güçlüyüm.

Toplu taşıma araçları, konserler, kalabalık merdivenler, sıraya girilmesi gereken yerler, ıssız sokaklar, havuz-deniz ortamı ilk aklıma gelenler.

sözlü tacizlere malesef alıştığım için şahsen duymamazlıktan gelip geçiyorum.

yaşlılar ve gençler eşit bence. hiç beklemediğin kelli felli yaşlı tipler en çirkefleri olabiliyor.

saçlara dokunma, sürtünme, elle avuçlama ve yazamayacağım kadar çok tacizle karşılaştım. hiçbirinde sesimi çıkaramıyorum ne yazık ki. sanki söylesem ben rezil olacakmışım suçlu benmişim gibi geliyor. tüm cesaretim kırılıyor, ağlamaklı oluyorum hemen. benim gibi sesini çıkaramayan olduğu gibi tam tersi bağırıp çağırıp rezil eden arkadaşlarım da var.

@devilred sen nerelerde gezdin ya? elini üstüne koyanlar, gözüne sokanlar falan vardı da kimse görüp bişey demedi mi?

Kanunda keser sapi gibi birseyke seni durtmesi gerekiyor taciz sayilabilmesi icin ayrica sahit gostermen gerekiyor yada kamera kaydi

Beyler gotunuz basiniz oynamasin :D erkekler daha cok magruz kaliyorlar demek.Ben hic ugramadim ama.

erkeğim, genellikle kadınları taciz edenleri farkedemiyoruz. tırsmayıp sesinizi çıkarın ki meydan dayağı atılsın.
çocuklara tecavüz edenler serbest bırakılıyor. hukuk, kanun beklemeyin

kadınla sırtsırta durup götünü dayayarak taciz eden erkeği bile duydum.

@ramos bien

sen de haklısın. çünkü tacizciler bunu herkesin gözü önünde yaparlar. çünkü gizlemek için hiçbir çaba göstermezler. çünkü kadın bunu istemiştir falan filan. hay bu kafaya...

Cok oluyor. Bir keresinde elimi tutmaya bile calisan oldu. Direkt otobusten inmistim. Genelde orta yasli erkekler yapiyor bunu. Sahsen ben gencine rastlamadim.

Bi de bazen oyle bi oluyor ki arkanda mesela acaba yanlislikla mi yapiyor yoksa bilerek mi emin olamiyorsun rahatsiz oldugunu tavirlarinla belli etmeye calisiyorsun ama umursamiyor. Sonra yer degistirmek zorunda kaliyorsun. Bazen farkeden insanlar sana yer veriiyor gec kizim otur sen diye.

Ve bunu bazen anlatamiyorsun tacize ugrasan da bi sekilde seni suclu yapabiliyor insanlar.

yanlış anlarlar düşüncesi tepkisiz bırakıyor kadınları sanırım

bir arkadaşım yine elleme tarzı bi tacize uğradığında yakasında taşıdığı iğneyi adamın eline saplayıp bağırmaya başladığını anlatmıştı. adamı yaka paça trenden atmışlar falan. bence de sessiz kalmayın. haklısınız ve insanlar size destek olacaktır, o şerefsiz de dersini almış olur belki bi daha yapmaz.

Çok fazla uğramıyorum. Ama neden uğramıyorum? Çünkü tacize uğrayabilirim diye o kadar gerginim ki resmen korkunçlu kadın gibi takılıyorum, muhtemelen öküzler cesaret edemiyor.

En son 3 ay önce uğradım. Evet, unutmadım.

benim çok feci bir taciz hikayem var ancak bu soru kapsamına girmediğinden onu geçiyorum.
doğru dürüst toplu taşıma kullandığım yok. tanımadığım birinden -türkiyede- çok da öyle unutulmaz bi taciz yaşamadım. ama tabi ki türkiyede büyüyen her kız elle/sözle taciz edilmiştir 1-2 derken alışır ve ne yapacağını bilir. --ya da bende öyle oldu en azından.
ben sokakta tacizi almanyada sabah erken vakitte evimin olduğu sokakta yaşadım.
kar maskeli simsiyah giyinmiş zebellah gibi bir öküz arkamdan gelip elle taciz etmişti. arkamda nefesini zaten hissetim popomda elini hisseder hissetmez dönüp vurdum (evet ben 1.65 filanım ve 50 kilo var-yoktum) bağırdım küfrettim -almanca tabi- neresine denk getirirsem tekmeledim. amacım kar maskesi çıksın yüzünü göreyimdi tabi ama herif benden en az 30 santim uzundu ve ayı gibiydi yapamadım. bir sürü insan gördü bu olay duyuldu ben bi süre eve yalnız gidemedim, sonra aynı sokakta birisi öldü...olaylar olaylar.

ben kiğilı tercih ediyorum, öncelerden çok kaliteliydi son zamanlarda o kaliteyi göremiyorum ama fenerbahçeden dolayı kiğilı markasını severim.

Hangi cins için soruyosunuz? Inditex ürünlerini beğeniyorum, zara başta olmak üzere. Bir de vero moda var sevdiğim. H&M de var. 36 beden. Erkek için de yine aynı şekilde zara hoşuma gidiyor. Kriterler, gerekmeyen bi pahalılıkta olmasın. Aldığım kumaşa verdiğim para değsin. Kesimleri güzel olsun vs.

+

Direniş'ten beri debenhams'tan bir ayakkabı dışında hiç bu mağazalardan alışveriş yapmadım yalnız. Alışveriş merkezlerine artık gitmiyoruz diye :) Beşiktaş'taki streetbox ve daha minik mağazalara dadandım, götürebildiğim yere kadar götüreyim diyorum.

ben colins seviyorum ne çok salaş ne çok klasik hem de ucuz işsizim işte. üstteki kiğılı falan diyince ezik hissettim biraz amk acaba bu ankete biraz basit mi geldim?

h&m ve zara

erkek, small

acıkcası bayagı kucuk beden gıyıyorum, ancak buralarda bana uygun + üstüne "junky boy crazyy" yazmayan, rengi mengi hoş şeyler bulabiliyorum. pull&bear'dan bershka'dan da almak isterdim de oraların small'ı bile büyük geliyor nerdeyse, 650 tane şey denemek de istemiyorum mağazada. vücud yaparsam giderim heralde oralara da.

Ben genelde jack&jones tercih ediyorum.nezaman girsem benlik biseyler buluyorum.baslica favorilerim dockers,pull&bear,bershka,levis,pierre cardin.

değişiyor aslında ihtiyaçlara göre. birkaç günü geçiştirmek için gidip rastgele bir mağazadan da alınabiliyor bazen.

damat, ve kığili formal giyimde çok iyiler, beğeniyorum.
günlük içinse genelde tercihlerimi markaları daha iyi tanıyan arkadaşlarımın fikirlerini alarak yapıyorum.

e/m

cinsiyet kadın.
beden normal insan işte.
ben ihraç fazlası satan yerlerden giyiniyorum. terkos olsun, kadıköy çilek sokak olsun, pazarlar olsun. mağazalardaki her şey minicik defoları var diye inanılmaz ucuza satılıyor. mis gibi.
ama oralardan bulunamayacak şeyler için h&m bebeyim gibi.

36 beden kadın
hiç fark etmez nerden bulursam, alışveriş sevmiyorum ben
Allahtan ki bişey aldım mı tadilat, terzi gerekmiyor. Görürüm, alırım, giyerim. 5 dakika filan sürer hepsi.

Cevap yazanlar iletisim bilgilerini ve teslimat adreslerini bana mesaj atarsa super olur ayrica. Yukarda yazmayi unuttum.

38 kadın

ben koton seviyorum her türk kadını gibi. günlük takılabileceğin ama aynı zamanda şık olabileceğin tarzda modeller oluyor. çeşit bol.

gömlek için genelde maviyi tercih ediyorum bedenime göre pantolon bulmam için çok zor olduğundan nereden bulursam alıyorum.

erkek, gömlek xxl pantolon bel:32 boy: 34 yada 36

Pull and bear, bershka, mango, zara genel olarak bu ucu aklima geldi. Cunku istedigim tarz bir tek orada oluyor genelde.

Kari kiz bayan neyse. Xs/34

tommy hilfiger
zara
hm
us polo
mudo
jack jones
bershka
mango he


e / s-m değişiyor.

iki tip kullanım kalemi var bende, ciddi ve sallama. ciddi üzerime yakışmasını istediğim, beni iyi hissettiren kıyafetler ve ayakkabı gibi 'kaliteli' olması gereken ürünler. bunları genel olarak kendini kanıtlamış markalardan yapıyorum. adidas mesela. ya da levi's, loft gibi. sallama olanlar da sürekli üzerine bi şey dökülen, yırtılma ihtimali yüksek ürünler. bunlara ciddi rakamlar yatırmıyorum. f/p olarak tatmin eden ürünler kafi. ayrıca genel olarak belli bi çizgiyi gözetmek zorundayım maddi bağımsızlığımı kazanana kadar. erkeğim.

Kumaşı, malzemesi iyi olması ve üstümde iyi durursa tamamdır.
Alışverişe çıktığım zaman Topman ve Jack Jones'a kesin uğrarım. Bunların dışında Gap, Levis, Mavi.

Erkek / M

36 kadın. İş kıyafetleri seçiminde ağırlıklı olarak; adil ışık, fabrika, zara, park's by park bravo, ipekyol, roman
Spor giyimde adidas başı çeker, diğerleri nadiren
Günlük giyimde koton, aeropostale, batik

Bunlar ağırlıklı markalar tabii. Vitrinde görüp beğendiğim birbirinden alakasız ürünler de mevcut.

Ne alacağıma göre değişir tabi ama genelde h&m , mango, bershka, koton gibi markaları tercih ediyorum çünkü beğeniyorum. Gereksiz pahalı olmaması, evdekilerle farklı kombinlere uygun olması ve tabi ki ihtiyacımı karşılaması önemli benim için. Marka takıntım yoktur, bunların olması şart değil illa. Gidip sosyete pazarından da alışveriş yaparım, hem ucuz hem güzel oluyor.

zara, topman ve h&m
tasarımları güzel oluyor. ben en çok buna önem veriyorum.
erkek s-m

Hayir abi kimisi yaradilistan oturu bakim gerektiriyor simdi ne diyeyim de allah gunah yazmasinki :)

uzun tırnaktan nefret ediyorum. bir kere çok kullanışsız. insan neden tırnak uzatır, bunu ben de merak ediyorum. geneli de hoş durmuyor.

Ya beyler o degilde uzun tirnak gorunce akliniza ilk gelen benim aklima ilk gelenle ayni mi ? :D

Nerden bilim lan.

Aga fazla uzun ve bakimsiz dedim basta dikkatini cekerim.

OLM Dİ Mİ YAA, kız arkadaşıma her gördüğümde diyorum bunu. ivranç. kontes gibi amk bülent ersoy gibi.

ben tırnağımı fazla uzun tutmamaya çalışıyorum. dikkat edersen "tutmamaya" deli gibi uzuyor çünkü. bi yere gidecek olsam 3 gün kalacaksam tırnak makası koymam lazım. ha deli gibi bakımlı filan mıyım hayır ne münasebet değilim kendim yapıyorum manikürü filan.
demem o ki illa uzatmıyoruz uzuyor-bazıları için.
ya da tırnakları çok küt-kısa-biçimsiz ancak uzayınca bunlar daha az belirgin.
genelde çok güzel elleri-tırnakları olan hatunlar fazla uzatmaz ya da french'li gezer
ha onun dışında evet moda diye bişey var :( türk kızı beyaz-siyah-kırmızıdan başka oje bilmezken maviler yeşiller moda oldu diye çol çocuk mavi sürmeye başladı misal -pembe süren 5 yaşındaki sıpaları diyorum.
ha bi de o takma pul acaip boyama işini almanyada o kadar çok gördüm ki burdakilere şükrediyorum. beterin beteri var.

en sevdiğim yerim ellerim ve dolaylı olarak parmak ve tırnaklarım.
fazla uzun olmamakla birlikte zaten en dibinden kesilmiş hali bile uzun yapılı tırnaklarımı 4te biri kadar daha uzun tutmaya çabalarım. iki hafta bir manikür onun haricinde elimden törpü düşmez her gün ojeliyim ve uzunken oje ellerim parmaklarım tırnaklarım daha güzel.

uzun tirnak parmagin devami gibi algilandigi icin parmagi daha uzun gosterir diye uzatiyor olabilirler